41 Kişilik Dans: Gerçek Bir Hikâye
41 Kişilik Dans; senaryosu, oyuncu kadrosu ve muhteşem atmosferiyle film severlere adeta seyir zevki sunuyor. Yönetmenliğini David Pablos’un yaptığı projenin senaryosu ise Monika Revilla’ya ait. Görüntü yönetmenliğini Carolina Costa’nın üstlendiği filmin kurgusu ise Soledad Salfate yapmakta.
Meksika menşeli olan 41 Kişilik Dans, 2020 yapımı olsa da Netflix platformunda 2021 yılı itibariyle izleyiciyle buluştu. Oldukça cesur bir hikâye ve gerçekçi sahneleri ile çarpıcı bir film. Hadi o zaman bir dönem filmi olan ve eşcinsel bir adamın hikâyesine odaklanan 41 Kişilik Dans‘ı gelin hep birlikte inceleyelim.
41 Kişilik Dans- Konusu
Öncelikle belirtmek isterim ki, gerçek bir hikâyeden uyarlama 41 Kişilik Dans. Meksika tarihinde yaşanan bu olay, bir döneme damgasını vuruyor. Cinsel açıdan eşcinsel tercihe sahip bir kulüp kuruluyor ve zamanla 41 kişiye ulaşıyor. Kulüpte yer alan üyeler ise elit kesimlerden oluşmakta. Bir hayli yüksek rütbeli bürokratlar, askerler ve sanatçılardan oluşan bu grubun tek ortak noktası ise cinsel zevkleri. Her bir üyenin belli bir makam sahibi oluşu da gizliliği önemli hale getirmekte. Aksi halde ifşa olması ile üzücü sonuçlar yaşanacaktır. Ki filmin sonlarına yaklaştığınızda bunu görmekteyiz.
Haliyle dönemin koşullarını düşünürsek kendilerini saklamak zorundalar. Gerçekte hissetmedikleri hayatları yaşayan kulüp üyelerinin hikâyeleri ise oldukça çarpıcı. Keza 41 Kişilik Dans başrolde yer alan Ignacio’ya ağırlık verse de diğer karakterlerin yaşamları da seyirciye aktarılıyor. Bu sayede eşcinsel bir erkeğin dramından ziyade kulüpte yer alan tüm üyelerin hisleri de bizlere sunulmakta. Üstelik bunu yaparken trajedik yöne hiç değinilmiyor.
Hikâye içinde yer alan bireyler, son derece komik bir aktarım sunuyor. Çünkü labunya’lar, her şeyi kabullenip saklı hayatlarından zevk almayı amaç edinmekte. Yer yer oldukça cesur sevişme sahneleriyle de karşılaşmaktayız. 41 kişiden oluşan tüm erkeklerin birbirleriyle ilişkiye girişleri de yine gerçek bir şekilde yansıtılıyor. Temel olarak ise 41 Kişilik Dans, Ignacio’nun makam hırsı ve özel hayatı nedeniyle yaşadığı zorluklara odaklanıyor.
41 Kişilik Dans: Başarılı Bir Queer Sinema Örneği
İlk olarak queer sinemayı tanımlayarak başlayalım. Bu tarz sinema türü, ana akım sinemanın aksine azınlıkta yer alan kesimlerin anlatıldığı filmlerdir. Özellikle cinsel yönelim açısından çoğunluğun aksi yönde hareket eden toplulukların hayatlarına odaklanılmaktadır. Bu nedenle 41 Kişilik Dans filmini, bir queer film olarak değerlendirebiliriz. Bu açıdan oldukça başarılı bir örnek olduğunu da rahatlıkla söyleyelim.
“Labunya” olarak adlandırılan eşcinsel erkeklerin hayatlarına odaklanan 41 Kişilik Dans‘ın gerçek hikâyesi ise 1901 yıllarına tarihlenmekte. Film, günümüzde dahi dile getirilmesi zorlaştırılan bir konuya değiniyor. Olayın yaşandığı dönemi de düşünürsek bir hayli zor bir süreç olduğunu belirtelim. Diğer yandan 1900’lü yılların başında Meksika’nın sosyal ve kültürel seviyesi de buna uygun değil. Günümüzde dahi insanlar, gerçek kimliklerini yaşayamazken 1900’lü yıllarda bunu beklemek biraz abes olurdu.
Detaylara gelecek olursak yapımın bir dönem filmi olduğunu belirtelim. Hikâye ise filmin baş kahramanlarından biri olan Ignacio’ya odaklanmakta. Ignacio de la Torre, başarılı ve hırslı bir bürokrat. Vali olma yolunda ilerlese de bunun için bir takım bedeller ödemesi gerekiyor. Dönemin başkanı Porfirio Díaz’ın kızı Amada ile evliliğini buna örnek olarak verebiliriz. Başkan Porfirio, kızı Amada’nın mutluluğunu için Ignacio ile evlenmesini istiyor. Ignacio ise cinsel tercihi farklı olmasına karşın istediği konuma yükselebilmek adına bu evliliği yapmak durumunda kalıyor.
Esasen bu evlilik ile birlikte hem Ignacio’ya hem de Amada’ya yazık oluyor diyebiliriz. Haklı olarak Amada, normal bir evlilik hayali kurarken hayatı tam ters yöne doğru akıyor. Kocasından beklediği ilgiyi göremeyen Amada, bu konuda ısrarcı olsa da bir türlü başaramıyor. Ignacio’nun soğuk ve uzak davranışlarını anlamaya çalışıyor. Fakat sonradan Amada, kendisi de bir subay olan Evaristo ve kocası Ignacio’nun aşkını öğreniyor. Bu gerçekler onu şoka uğratsa da Amada’nın asıl derdi çocuk.
İki Kimlik Bir Hayat
Kimlikler, kimliklerimiz…Kaçımız kendi gerçek kimliği ile karışıyor hayata? Çoğu insan, toplum içinde yadırganmamak için benliğini saklayarak yaşamına katlanıyor. Önemli görevler içerisinde ve hatta evlilikler yaparak bu döngüye katılıyorlar. İşte tam da bu noktada 41 Kişilik Dans filminin önemini anlamaktayız. Kimlikleri sıradan görünen Labunya’ların aslında kendilerini sakladıklarını ve gerçekten var oldukları tek yerin ise bu kulüp olduğunu görüyoruz. Bu sayede doğal ve en gerçek halleriyle özgürlüklerini yaşamaktalar.
Başkahramanımız ise Ignacio. Her yönüyle sıradan davranan Ignacio, hiçbir şüpheye yer vermemekte. Ancak ilerleyen sahneler de onun da gerçek kimliğiyle yüzleşmekteyiz. Evaristo ile tanışmasının ardından izleyici olarak olayları anlamaya başlıyoruz. Ardından Evaristo ve Ignacio arasındaki o aşka şahit olmaktayız.
Tabii bu iki aşıkla birlikte diğer karakterlerle de tanışıyoruz . Felix, Felipe, Gabriel ve diğerleri. Onlardan eşlerini, çocuklarını, mesleklerini, zevklerini birer birer dinliyoruz. 41 Kişilik Dans kulübüne Evarista’nın girişiyle ise olaylar tırmanıyor. İkili arasında gittikçe derinleşen bir aşka tanıklık ediyoruz. Fakat tüm bunların yanı sıra İgnacio’nun karısına karşı soğuk davranışları, odasını ayırması Amada’nın giderek dikkatini çekiyor. İçindeki şüphelere engel olamıyor ve Ignacio’yu gözlemeye başlıyor.
Çok geç olmadan da tüm gerçekleri öğreniyor. Fakat bunların hiçbiri umurunda bile değil. Tek derdi bir çocuk sahibi olmak. Ancak Ignacio, kariyeri ve Evaristo ile olan aşkı ile meşgul. O yüzden de yaklaşmakta olan tehlikenin farkında bile değil.
Böyle Olmamalıydı!
41 Kişilik Dans‘ın sonlarına doğru yaklaşırken, kulüp üyelerinin önemli bir balo için hazırlandıklarını görmekteyiz. Kendi aralarında eğlendikleri bu özel gece, onların da son geceleri. Kadın kıyafetleri içinde çılgınca dans eden erkekler, ziyafetler ve müzik… Ta ki o ani baskına kadar. Hem Amada’nın babası hem de Meksika’nın başkanı olarak gördüğümüz Porfirio’nun askerlerine isimsiz bir ihbar ulaşıyor.
Kim bilir belki de bu ihbar Amada’ya aittir. Küçük bir askeri grubun çaldığı o kapının ardında olanlardan habersiz 42 adam beklemekte. Böylece baskın ile birlikte 42 üyenin de hapse atıldığını görüyoruz. Hapiste yaşanan ağlamalar, utanma duygusu ve korku. Baskın yapılan 42 üyenin isim listesi başkana ulaştırılsa da sonuç değişmiyor. Damadının adını listede gören Porfirio, “Ben burada 41 kişi görüyorum.” diyerek işin içinden çıkıveriyor. Böylelikle devlet yetkililerinin istedikleri her şeyi kolayca değiştirebildikleri bizlere gösterilmekte.
Bu sayede Ignacio linç edilmekten, işkenceden kurtulsa da diğerleri için aynı durum söz konusu değil. Halk içerisine çıkarılın 41 üye, ifşa ediliyor ve çeşitli zulümlere maruz kalıyorlar. Kimisi sürgün ediliyor kimisi ise öldürülüyor. Ki son sahnede Evaristo’nun öldüğünü Amada’nın ağzından da duymaktayız. Ignacio’nun göz yaşları akarken bir yandan da Amada zevkle kızarmış ekmeğini ısırmakta.
Filmde dikkat çeken unsurlara değinecek olursak sevişme sahnelerinden başlayabiliriz. Son derece cesurca sergilenen 41 üyenin toplu sevişme sahnesi, filmin en çarpıcı kesitlerinden bir tanesi. Seyirciyi rahatsız etmeden ve oldukça estetik bir yaklaşımla gösterildiğini belirtelim. Tabii burada müzik kullanılmamasına da ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Filmin can alıcı sahnelerinde müzik yerine doğal sesler kullanılmakta. O yüzden sevişme sahnelerinde sadece inleme ve nefes seslerini duymaktayız. Bir başka detayda yemek sahnesinde yaşanıyor. Amada’nın misafirleri ağırladığı o masada kendi içindeki huzursuzlukları, misafirlerin yemek yeme sesleriyle yansıtılmakta. Çekilen bu planda oyuncuların o sinir bozucu yemek seslerini duyuyor ve Amada ile birlikte rahatsız oluyoruz.
İzlemeye Değer
41 Kişilik Dans‘ı bir de teknik açıdan ele alalım. Dönem filmi olması itibariyle bir hayli zor bir çekim süreci olduğunu söyleyebiliriz. Ancak kostüm ekibi bu işin üstesinden başarıyla gelmekte. Ekip,1900’lü yılları adeta resmeden kostümler sunuyor. Aynı şekilde sanat ve dekor açısından da büyük bir başarı söz konusu.
Dönemin renklerini, modasını oldukça yansıtan bir atmosfer sizleri bekliyor. Filmin ilerleyişi açısından bakacak olursak gayet akıcı bir anlatım mevcut. Öyle ki 1 Saat 33 dakika, merakla geçiyor. Diğer taraftan görüntü yönetmeni Carolina Costa, film süresince sıcak tonlar kullanarak filmi adeta resmetmekte. Böylece sarı sıcak renk cümbüşüyle içiniz ısınıyor.
Oyunculuklar ise en önemli noktada yer alıyor. Öncelikle Ignacio’ya hayat veren Alfonso Herrera’ya kocaman bir alkış. Alfanso, oynadığı karakterin sert duruşuna karşılık içinde yaşadığı buhranı başarıyla sergilemekte. Evaristo rolünü canlandıran Emiliano Zurita ise soğuk bir yüz ifadesine sahip. O nedenle duygu yoğunlukları yeterince anlaşılmıyor. Fakat Gabriel rolünde gördüğümüz Roberto Duarte’nin kısa da olsa oyunculuğu göz dolduruyor.
Sonuç olarak 41 Kişilik Dans ile gizlediğimiz o gerçekle yüzleşmekteyiz; zevkleri, yaşamları, tercihleri toplumun çoğundan farklı olan insanların varlığı bizlere hatırlatılıyor. Onların acı ve ikilem dolu hayatlarını seyrettiğimizde bunun bir haksızlık olduğunu anlıyoruz. Başarılı bir queer örneği olan film; işte tüm bu yaşamı, cesur ve bir o kadar da etkileyici şekilde sinemaseverlere sunuyor. Ne diyelim? Son söz yine sizlerin. İyi seyirler.