Beef: Kimin Kavgası Kiminle?
Beef, günlük hayatta ettiğimiz önemsiz kavgaların nasıl sonuçlar doğuracağını farklı bir bakış açısıyla anlatıyor.
Yaratıcılığını Lee Sung Jin’in üstelendiği Beef dizisinin yapımcılığını da başroldeki Steven Yeun ve Ali Wong üsteleniyor.
Daha önce birçok dizi projesinde çalışan Lee Sung Jin, yine kendine özgü tarzıyla ekran karşısına çıkıyor. 2023 yapımlı dizi izleyiciler tarafınca oldukça ilgi görülüp beğeniliyor.
Koreli Amerikan aktör olan Steven Yeun, çoğu insan tarafından The Walking Dead dizisinden Glenn Rhee rolü ile tanınmaktadır.
Ali Wong ise Amerikalı komedyen ve oyuncudur. Dizilerden daha çok Netflix platformunda yayımlanan stand-up gösterileriyle tanınmaktadır. Beef dizisinde de gördüğümüz üzere kara komedi üzerinde kendisini göstermektedir.
Birazdan üzerine konuşacağımız dizide Ali Wong ve Lee Sung Jin oldukça önemli bir konumda yer alıyor. Birbirinden zıt olarak yaratılmış olan bu iki insan ufak bir kavganın ne kadar büyüyebileceğini bize gösteriyor. Günümüz dünyasına baktığımızda ne kadar basit olaylara sinirlendiğimizi görebiliyoruz. Ve bu sinirimizin altında yatan öfkemizi dışa vurduğumuzda yaşananların sonuçlarını da…
İşte tam da Beef bize bunu anlatıyor. Saçma sapan sebeplerden dolayı dünyaları yakan insanların iki kişide harmanlanmasını izliyoruz.
Çünkü film sadece trafik sorunun ardından birbirine el hareketi çeken iki insanın intikam duygusu üzerine kurulu. Bu intikam ilk başlarda ufak tefek olaylara dayansa bile izledikçe daha da alevleniyor, âdeta biriken duygular bir bomba gibi patlıyor.
Kara mizah türünde olduğu söylense bile, açıkçası bana pek öyle gelmedi. Güldürüp düşünmenin yanı sıra heyecan yaratarak düşündürme daha uygundu. Çünkü birçok sahneyi şaşkınlığa uğrayarak seyrettim. Ve güldüğümü, kara mizahın vadettiği rahatsız olma hissini yaşadığımı pek hatırlamıyorum.
İlk bölümlerin sakinliği seyirciyi biraz sıkacak düzeyde fakat bölümlerin kısa oluşu bu durumu biraz olsun hafifletiyor. Yaklaşık yarım saat uzunluğunda olan bölümlerin nasıl bittiğini anlamadan diğerine geçiyoruz, dolayısıyla Beef dizisini izlerken bölümün bittiğini bile anlamıyoruz.
Şimdi gelelim filmi konuşmaya. Aslında birbirinden oldukça farklı olan bu iki karakterin zaman geçtikçe nasıl da birbirlerine benzediklerini yavaş yavaş irdeleyelim.
Kim Haklı?
Beef dizisinin oldukça sistematik ilerlediğini söyleyebilirim. Çünkü ilk filmde neredeyse biz ikili hakkında hiçbir olaya şahit olmuyoruz. Haliyle Amy ile Danny’nin günlük hayatlarını görüyor, henüz başlamadan onlar hakkında ufak önyargılara sahip oluyoruz.
İstediğini alamadığı için marketten mutsuz dönen Danny bir de yaşadığı aksiliğin karşısında ona el hareketi çeken bir şoför ile karşı karşıya geliyor. Dolayısıyla kasiyerden çıkaramadığı öfkesini hiç tanımadığı sürücüden çıkarmaya karar veriyor ve onu takip edip plakasını ezberliyor.
Beef dizisinin ilk bölümü karakter tanıtımı niteliğinde olsa bile aslında ne kadar önemli bir bölüm olduğunu zaman geçtikçe anlıyoruz. Çünkü birbirinden farklı hayatlara sahip olan Amy ve Danny’nin aynı dertleri var. O da aile!
Kariyerinin zirvelerinde olan Amy, iş yoğunluğundan dolayı ailesine vakit ayıramıyor. Üstüne üstlük kocasıyla arasındaki enerjide bir azalma hissediyor. Bu azalma hem kızıyla olan iletişimini koparıyor hem de ister istemez kızının babasına daha düşkün olmasını sağlıyor.
Danny’nin durumu da önden kötü değil elbette. O ise maddi yetersizliğinden dolayı ailesinden uzakta kardeşiyle yaşıyor. Ve tek hedefi ize anne ve babasına yaşadığı yerde bir ev yapıp onları yanlarına almak.
Dolayısıyla her ikisinin de tek derdi aileleriyle mutlu olabilmektir.
Beef dizisinin ilk bölümünde kurgu geçişleri her iki karaktere bağlı şekilde ilerliyor. İleri bölümlerde ikilinin bir şekilde karşılaşacaklarını görebiliyoruz. Fakat ilk bölümden karşılaşmıyor olmamaları, sadece ikisinin günlük hayatlarını yaşamaları izleyiciyi sıkabiliyor. Eğer çabuk sıkılan bir izleyici iseniz, muhtemelen birinci bölümden sonra diğer bölümlere bir şans vermeyeceksiniz demektir.
Fakat sabırlı izleyici diğer bölümlere de şans verecek, kendisini Beef dizisinin aksiyonunun içinde bulacaktır.
Devam eden bölümlerdeki öfke silsilesi asla son bulmuyor. Amy hamle yaparken Danny ise kendini onun hamlelerine karşılık verirken buluyor. Fakat Amy karakterinin diğerinden daha takıntılı olduğunu söyleyebiliriz. Danny aslında bu işin dalgasındayken, Amy hiç de öyle değil. Sanki ondan intikam almazsa ölecekmiş, zaten yolunda gitmeyen hayatını daha da uçuruma sürükleyecekmiş gibi davranıyor.
Bu Savaşın Nedeni Doğrulanabilir mi?
Amy’nin dışarıya sevimli ve sempatik davranışlarını diziyi izlerken oldukça net görebiliyoruz. İnsanlar onun bu sempatikliğine gıpta ederken iç yüzünden bir haberler.
Kocasıyla ve işiyle olan sorunları yüzünden büyük bir öfke patlamasına yaklaşan Amy, asla duramıyor. Haliyle onlara yansıtamadığı öfkesini bir kişide patlamak zorunda kalıyor, bu da tabii Danny oluyor.
Yani evet, bu savaşın nedeni doğrulanabilir.
Hepimiz sorunlar yaşıyoruz. Fakat sorunları tanımadığımız insanlara yüklemek, durduk yere sorunlar çıkararak geri dönülmez sonuçlar elde etmek elbette doğru değil. İlk başta sorunun temelini bir başkasında aramak yerine kendimizde aramak her zaman için en doğru olacaktır. Amy için de öyle. Fakat Amy bu davranışlarının sonunu hiç düşünmeden hareket ediyor, en nihayetinde kendisini sorun silsilesinin içinde buluyor.
Kocasıyla olan problemlerini daha da baltalamış, kariyerine dair her şeyi yerle bir etmeye meyletmiş biri haline geliyor.
Aslında Beef dizisinde sadece Amy karakterinin savaştığını söylemek doğru olmaz. Çünkü onlarca karakter kendisiyle bir savaş içerisinde.
Artık davranışlarının son raddesine gelmiş Amy, kızını kaçıran adamlarla iş birliği yapmaya çalışıyor. Çünkü her insan gibi onun da sınırları var. Ve bunun farkında. Dolayısıyla kızını kurtarabilmek için uğruna savaştığı bütün öfkesini göz ardı etmek zorunda kalıyor.
Bana kalırsa Beef dizinin en can alıcı sahneleri dokuzuncu bölümde yer alıyor. Kardeşini, sevgilisini, kızını…
İnsanlar ya onları kendisinden değerli kılıyor ya da değerli olduğunu söyleyip en ufak tehlikede umursamıyor. Danny/Paul ve çok sık görmediğimiz lezbiyen çift Naomi/Jordan gibi.
Danny yıllardır didiştiği kardeşi Paul uğruna kendisini feda ederken Naomi öyle yapmıyor. Naomi kendi canını kurtarmak için çok sevdiğini söylediği Jordan’ı feda etmek zorunda kalıyor.
Bu durum ise bize aslında sevginin sözlerden ibaret olmadığını, hayatın en riskli anlarında sevginin kendisini ortaya çıkardığını gösteriyor. Davranışlara yediremediğimiz her sevgiyi sözlere dökmeye çalışıyor insanlar. Fakat ne yazık ki bu yalan önünde sonunda patlıyor.
Amy’nin bitmek bilmeyen öfkesi kocasına ya da hayatına değil, kendisine. Yaşayamadığı çocukluğuna, kendisine bir türlü yediremediği cinsel dürtülerine.
“Karanlık Olmadan Işığı Anlayamazsın.”
Her zaman olduğu gibi, karanlık olmadan ışığı anlayamazsın. Bir yerde hayatın mahvolması gerekiyor ki, farkına varamadığın o gerçeği gözler önüne serebil.
Aslında Amy ise tam da bu cümle ile sınanmakta. Ufacık bir olaydan karanlığa doğru uzanan hayatı onun kendisini görmesine sebep oldu. Aynadaki çirkin yüzünü görmesini sağladı.
Herkesin çirkin yüzü elbette vardır. Ama biz bunu görmeyi hiç ama hiç istemeyiz. Amy de görmek istemiyordu. Ne kendisini ne de yıllardır herkesten sakladığı çirkin yüzünü.
Zaten finale yaklaştığımızda Amy’nin bağımsız bir şekilde gördüğü çirkin yüz bizi oldukça şaşırtıyor. En sonunda biz onu Amy aynaya bakarken tekrar görüyoruz. Ve anlıyoruz ki aslında gördüğü çirkin yüz tamamıyla kendisine ait.
Beef dizisi boyunca kendisiyle savaştı, ama o başkalarıyla savaştığını sanıyor. Her zaman başka insanları kendisinden üstün gördü. Kariyerinin zirvesinde bir milyoner olmasına rağmen asla kendi başarılarını görmüyor. “Benim olabildiğince az kötü yanlarımı, George’un ise en iyi yanlarını alırsak…” diyor. Özellikle kocasını kendisinden üstün görüyordu.
Sırf başkaları istediği için evleniyor, her kadının yerine getirmesi gerektiği gibi (!) çocuk sahibi oluyor. Her zaman başkaları için yaşayan Amy, bir de başkaları için savaşıyor.
Final bölümünde ise fark ediyoruz ki savaştığını, yenmeye çalıştığını sandığı Danny sadece kendisinin bir yansımasıydı. Kendisiyle savaşıyor, bunun için ise Danny’yi kullanıyordu.
Ve bana kalırsa savaştığı şey aslında her zaman kendisine vermediği değerdi.
En nihayetinde zaten her ikisi de arabayla uçurumdan atlıyor. Böylelikle Amy, yolunda gitmeyen hayatını bile bile uçuruma sürüklemiş oluyor.
Boş Ama Bütün
“İçimdeki bu duyguyu çözemiyorum. Boşluk gibi, ama değil. Boş ama bütün.”
Hepimiz bunu hissederiz değil mi? Büyük bir boşluk. Yaşadığımız farkındalığın ardından gelen kocaman bir boşluktur bu. Ama nedense farkındalığın getirdiği bir bütünlük de var. Fark etmenin verdiği hüzünlü boşluk, kendini tamamlamanın verdiği bütünlük.
Amy ise Danny ile yaşadığı kargaşanın ardından çözmüştü meseleyi. Farkındaydı artık. Kendisinin, ne hissettiğinin. Ve bu da ona uyumlu bir bütünlük sağlıyordu.
Belki de daha önce hiç bunu fark etmediği, hissetmediği için boş diyordu buna. İçinin ne kadar anlam dolu olduğunu göremiyor, yeni yeni hissediyordu. Kimsenin kolay kolay hissedemeyeceği bir his olduğunu da bilmiyordu.
Dizinin en son sahnesine baktığımızda ölümden kıl payı kurtulmuş olan Amy, Danny ile hastanede yatıyor. Ve Amy, yatakta yatan Danny’nin yanına kıvrılıp ona şefkatle sarılıyor.