Biz Kimden Kaçıyorduk Anne: Elzeme Tutunmak
Biz Kimden Kaçıyorduk Anne dizisi hayattaki zorluklara dair elzem kaçışı en somut haliyle bize gösteriyor.
İki kişi tarafından yönetilen dizide, daha önce İyi Oyun ve Yakamoz S-245 gibi projelerin yönetmenliğini üstlenen Umut Aral yer alıyor. Diğer tarafta birçok TV dizilerinin yönetmenliğinde yer almış Gökçen Usta bulunuyor.
Yedi bölümden oluşan Biz Kimden Kaçıyorduk Anne dizisinin başrolünde hepimizin tanıdığı Melisa Sözen yer alıyor. Daha çok TV dizilerinden tanıdığımız Melisa Sözen, bu sefer de Netflix yapımıyla usta oyunculuğunu tekrardan gözler önüne seriyor.
Melisa Sözen’in karşısında ise Eylül Tumbar yer alıyor. Biz Kimden Kaçıyorduk Anne dizisiyle ilk deneyimini kazandığı söylenen Eylül Tumbar, oldukça başarılı bir performans sergiliyor. Ve çoğu kişinin dikkatini çekerek gelecek vadettiği söyleniyor.
Bir Netflix yapımı olarak bilinse bile işin özünde dizinin bir kitaptan uyarlama olduğuna da değinmek gerek. Perihan Mağden’in kitabından uyarlanan dizi okuyucuların çok da ilgisini çekememiş durumda. Kitabın bütün telif hakları verildiği için üzerinde oynamaların fazla olduğu söyleniyor. Dolayısıyla bu durum ister istemez birçok kişinin tepki göstermesine sebep oluyor.
Diziyi incelemeye başlamadan önce biraz anne ve kızından bahsedelim.
Bu iki karakteri böylesine zıtlıklar içerisinde bir araya getiren tek şey aslında anne karakterinin hayatının gidişatı. Ailesinden, hatta özellikle annesinden sevgi görmemiş olan anne, kendi kızına tamamıyla farklı davranıyor. Hayattaki kötülüklerden, onların tabiriyle kötü canavarlardan korumaya neredeyse ant içmiş durumda.
Tamamıyla siyahlara bürünmüş ve neredeyse insanlardan tiksinen anneyi canlandıran kişi Melisa Sözen. Onun aksine insanlara güler yüzlü davranan, insan canlısı küçük kızı Bambi’yi canlandıran kişi ise Eylül Tumbar.
Her ne kadar dizi olarak adlandırılsa bile biraz belgesel niteliği taşıyor. Sahnelerin arasına serpiştirilmiş röportajlar bizde belgesel izliyormuş hissi uyandırıyor. Bu röportajlar aslında seyirciyi dizinin finaline biraz daha hazırlıyor. Ve hiçbir zaman “Katil kim?” sorusunu sordurmuyor. Böylelikle sorulması gereken asıl sorunun anne ve kızının psikolojisinde olduğunu vurguluyor.
Bir de biz bu hayatın derinliklerine göz atalım.
Nereye aitiz?
Herkesin yaşamı boyunca aradığı soru değil mi bu?
Sanırım anne ve kızın da umursamadığı tek şey nereye ait oldukları.
Anne kız hayatları boyunca hiçbir zaman bir yere ait olmamış. Tam olarak kendilerine ait bir evleri yoktur, sürekli otellere konaklamaktadırlar. Ve konakladıkları otelin odasına hiç kimseyi almamaktadırlar. Çünkü o otel odalarını ait oldukları tek yer olarak saymışlardır.
Biz Kimden Kaçıyorduk Anne‘ nin ilk bölümlerinde sesi çıkmayan Bambi, en nihayetinde hayatlarının neden bu kadar düzensiz olduğunu sorgulamaya başlıyor. Tam da bu raddeden sonra zaten düzensiz olan hayatları daha da allak bullak hale geliyor.
Melisa Sözen’in canlandırdığı anne karakteri o kadar nefret dolu yaratılmış ki, yanına yaklaşsan zaten ölmüşsündür demektir. Kendisiyle konuşan herkese sert cevap veriyor, hiçbir şekilde yanına yaklaştırmıyor.
Tıpkı kendisi gibi kızını da hiç kimseye yaklaştırmıyor, en ufak insan iletişiminden uzak tutuyor. Sanki böyle yaparak kızı bir tek kendisine özel, ait yapacakmış gibi hissediyor.
Annenin geçmişine baktığımızda aslında sadece masum ve hayattan zevk alan bir kız çocuğunu görüyoruz. Yani şimdiki kızı gibi…
Sanırım anne hiçbir zaman bir eve ait olmadığı gibi yaşadığı hayata da ait hissetmiyor. Dolayısıyla yaşayamadığı o güllük gülistanlık, hayat dolu yaşamı kızına bahşediyor. Onun kötülüklerden uzak yaşamasını istiyor.
Böylesine ruh sağlığı bozuk karakteri canlandıran Melisa Sözen yine yeteneğiyle bizi şaşırtmıyor tabii. Fakat yer yer oynadığı karakterde yapmacıklık da bulunmuyor değil. Bazen kızına karşı samimi davranışları bize gösterdiği karakterle pek uyuşmuyor. Dolayısıyla bu da yapmacıklığa sebep oluyor.
Anne insanlara karşı kötü, kızına karşı iyi olan biri. Fakat buna rağmen kızının yanında âdeta küçük bir çocuk gibi davranması bana pek inandırıcı gelmedi. Açıkçası her koşulda kızına karşı olan otoriteyi korumasını beklerdim.
Son olarak bazı diyaloglar da çok doğal değildi. Biz Kimden Kaçıyorduk Anne‘ deki edebi diyalogların fazlalığı diziye maalesef ki biraz yapaylık katmış. Sinema da her zaman insan hayatına dair diyaloglar bekleriz.
“Baksana şunların haline. Takma ruhlar, kötü kalabalıklar işte.”
Gibi…
Cinayetlerin Sebebi
Yazının bundan sonrası ufak sürprizbozanlar içerebilir…
Kim kötülük gördüyse bir kez daha doğuyor onunla kötülükler. Sen fark etmediğin sürece dolaştırıp duruyorsun bu döngüyü.
Dediğim gibi, bu anne kız asla tam olarak bir yere ait olmuyorlar. Yedi bölümden oluşan dizinin her bir bölümünde farklı bir otelde konaklıyorlar. Ve konakladıkları her otelin sonunda bir cinayete sebep oluyorlar.
Çünkü aileden ne öğrendiysen aslında hayatın boyunca onu uygularsın diyorlar. Anne karakterinin küçüklük sahnelerine baktığımızda çok da iyi bir yaşam sürmediğini görüyoruz.
Kötü ruhlar her zaman bir benzerini dünyaya getiriyor işte. Her ne kadar kanımızda katil olmak yoksa bile, yaşadığımız insanlar bize bunu zorluyor.
Aslına bakılırsa anne, kızını yaşayamadığı gençliğine benzetmeye çalışarak büyütmüş. Küçükken kendisi ne kadar hayat dolu ise kızını o kadar hayat dolu yetiştirmiş. Ne kadar insanlardan zarar gördüyse kızını o kadar insanlardan uzak tutmuş.
Ve anne küçüklüğünde de hiçbir zaman kendisini tam olarak bir yere ait hissetmemiş. Annesinin ona zalim davranışları yüzünden kızına hiçbir zaman kötü davranmamış.
“Benim en büyük cezam sensin anne.”
Tabii travmatik olaylar yaşayan insanlar önünde sonunda tekrardan karşılaşıyor travmalarıyla. Bir döngü gibi düşünün. Yaşadığın her kötü anı elbet bir gün tekrardan karşına çıkacaktır, ta ki sen dur diyene kadar.
Dolayısıyla Melisa Sözen’in canlandırdığı karakter ise asla dur demediği için cinayetlerin ardı arkası kesilmiyor. Tıpkı annesine benziyor aslında. Annesinden nefret etmesine rağmen. Onun gibi otoriter, kendine laf söyletmeyen biri haline geliyor. Fakat onun aksine çözülemeyen cinayetlere sebep oluyor.
Her ne kadar kızını dünyanın kötülüklerinden uzak tutmaya çalışsa bile başarılı olamıyor. En nihayetinden masumiyetine güvendiğimiz Bambi tıpkı annesi gibi acımasız bir katil oluyor.
Ve asıl uzak durmamız gerekenin en yakınımız olduğunu bir kez daha vurguluyor.
Hayatları boyunca köşe bucak birilerinden kaçan anne-kız asıl kaçması gerekenin birbirleri olduğunun farkına dahi varmıyorlar. Bir arada kaldıkça daha da körükleniyor yaptıkları.
Bambi
Biz Kimden Kaçıyorduk Anne‘ de Eylül Tumbar’ın canlandırdığı Bambi karakteri dizinin en masum kişisi olabilecek nitelikte. Henüz ilk deneyimi olmasına rağmen oldukça başarılı bir performans sergilemiş Eylül. 21 yaşında olmasına rağmen henüz hayatının çok başında olan karakteri canlandırmak kolay değil elbette. Fakat yeteneğiyle bize ne kadar inandırıcı nitelikte oyunculuğu olduğunu kanıtlıyor.
Cıvıl cıvıl bir kız Bambi. Henüz kırılmamış, uçmayı dahi öğrenememiş yavru bir kuş gibi. Etrafa renkler, neşeler saçıyor. Annesinin ciddiyetinden ziyade çevresindekilere samimiyet saçan biri.
Bambi karakterine baktığımızda aslında annesinin sevdiği bir kitaptan esinlendiğini öğreniyoruz. O katı ve otoriter duran kadının aslında içinde neler olduğunu Bambi karakteriyle görüyoruz.
Âdeta içindeki masum kız çocuğunu büyütmüş olan anne, tıpkı kendisini sakladığı gibi onu da saklıyor. Hiç kimse dokunmasın, içinin kırıldığı gibi dışı da kırılmasın istiyor.
Fakat Bambi karakteri onu tamamıyla hayal kırıklığına uğratıyor. Sorgulayan, aslında saf gibi görünen ama zihni açık bir kız olduğunu gösteriyor annesine.
Anne, doğduğumuz andan beri hayatımızın her köşesinde olan o kişi elbette bizden farklı olamaz değil mi?
Bambi’nin de annesinden farklı olan bir yanı yoktu. O her ne kadar masum kız çocuğu gibi gözükse bile, içinde annesi gibi bir katil barındırıyordu.
Tıpkı annesine zarar gelmesin diye öldürdüğü adama kadar masum bir kız çocuğuydu.
Buradan anlıyoruz ki her ne kadar birbirinden zıt görünseler bile, işin aslında birbirlerini tamamlıyorlar.
Peki kim kazandı?
Elbette savaşın bir kazananı yoktu. Zaten savaşan birileri de yoktu. Ailesinden sevgi görmemiş annenin, dünyayla savaşıydı aslında bütün bunlar. En nihayetinde ise olmak istediği benliğini büyük yenilgiye uğrayarak dünyaya saldı.
Bambi annesinin onu terk edeceğinden, onu geride bırakıp kaçacağından korkarken ilk defa düşüncelerinde yanılıyor. Soyun bitmek tükenmek bilmeyen, birbirini tekrar eden davranışları bu sefer tahmin ettikleri gibi olmuyor.
Uzun zamanlı bir kovalamanın ardından en nihayetinde anne ve Bambi gidecek başka kaçış yolu bulamıyorlar.
Polislere yakalanmalarına ramak kala anne ve kız karar veriyorlar. Bambi gidecek, kendine yeni bir hayat kuracak. Annesi ise yaptıklarının cezasını çekmek üzere geride duracak.
Yani anne kitapta yazıldığı gibi yavrusunu bırakmıyor, onu hayata dair tek başına savaşsın diye dünyaya salıveriyor. Belki de her annenin yapması gerektiği gibi, çocuğunu sarıp sarmalamak yerine onu tek başına bırakıp hayata hazırlanmasını sağlıyor.
İllaki bu savaşın kazananı olacak dersek buna Bambi diyebiliriz. Çünkü annesinin iyi tarafı olarak dünyaya gelmiş Bambi, bütün kötülükleri geride bırakarak kendi başına yeni bir hayat kurmak üzere yolculuğuna çıkıyor.
Körü körüne bağlandığı ve asla vazgeçemediği biricik annesine elveda diyor.
Sabırsızlıkla öykünüzü bekliyoruz efendim ❤️