Film Önerileri: Nihilizm ve Psikoseksüel Gelişim
Film Önerileri listemizle sizleri kendinizden başlayarak insanlığı sorgulatacak filmlerin arasına çekiyoruz. Psikoseksüel gelişim ve nihilizm temalı 10 film ile karşınızdayız!
Bu kavramların tanımlarını bilmeyenler, “biz bu filmlerde ne arayacağız şimdi” diye düşünenler için kısaca özetleyelim. Psikoseksüel gelişim aslında ünlü isim Freud’un öncülük ettiği bir kişilik kuramı. Freud’un teorisine göre insanın cinsel kimliği ve davranışları doğumdan ölüme kadar süren bir süreç içinde gelişir.
Freud, psikoseksüel gelişim teorisinde, çocukluk deneyimlerinin insan davranışları üzerinde kalıcı etkileri olduğunu savunur. Bu deneyimler, insanların yaşamları boyunca devam eden psikolojik sorunlarının kaynağı olabileceğine dikkat çeker.
Nihilizm ise varoluşun anlamının veya değerinin olmadığını savunan felsefi bir görüş olarak özetlenebilir. Nihilistliği savunanlar insan hayatının veya dünya üzerindeki herhangi bir şeyin anlamsız ve değersiz olduğuna inanırlar. Nihilizm, ayrıca ahlaki değerlerin, toplumsal kurumların veya politik ideolojilerin hiçbir gerçekliğe sahip olmadığını da savunur.
Anlayacağınız üzere bu filmlerde daha çok karakterlere odaklanılır. İnsanın iç çatışmalarına, kaygılarına ve çocukluğunda yaşadıkları travmaların büyüdüğündeki etkileri işlenir. Karakterler daha çok davranışları ve duygusal tepkileri ile ön plana çıkıyor bu filmlerde. Bir de nihilizme bağlı olarak genellikle insan hayatının önemi ve değeri sorgulandığı derin bir kaygıyla dolular. Daha çok gerilim ve karakter dramaları bu konuyu işler.
Tabii ki bu listemizdeki filmlerin bazıları daha çok nihilizme yakınken bazısı daha çok Psikoseksüel gelişim odaklı diyebilirim. Daha fazla uzatmadan, gelin filmlere bir göz atalım. Filmleri yıllarına göre sıralamaya çalıştım.
Vertigo – 1958
Film önerileri listemizin birinci sırasında bir efsane var. Alfred Hitchcock’un sinema tarihindeki en önemli filmlerinden biri olarak kabul gören Vertigo içerisinde bek çok temayı barındırır. Özellikle görselliğin o yıllara göre kullanımı, yarattığı atmosfer ve pskolojik derinlik oldukça yüksektir.
Aşk, takıntılar ve gerçeklik üçgeninin içinde gidip gelir film. Psikoseksüel gelişim okumalarını da buralarda taşır.
Emekli bir dedektif, eski arkadaşının tuhaf aktivitelerini araştırmaya başlar. Karakterler kendi iç çatışmalarında yolculuk ederken, özellikle bu emekli dedektifin kadına karşı nasıl takıntılı olduğu anlara sıklıkla tanıklık ediyoruz.
Salò – 1975
Pier Paolo Pasolini ismini çok sıkı bir sinema sever değilseniz, duymamış olabilirsiniz. Fakat kendisi inanılmaz filmlere imza atan biri olarak kabul görüyor. Salò da onlardan biri.
İkinci Dünya Savaşı zamanı İtalya’da Mussolini rejiminin sonlarına doğru geçiyor. Bir grup kişinin genç erkekler ve kadınlar üzerindeki istismarlarını konu alıyor. Bu film oldukça karanlık ve iç çürüten türden bir film olduğunu dile getireyim. Bu iktidar sahibi olan kişiler gençleri malikanede alıkoyup ahlaki değerlere ters, şiddet dolu ritüellere maruz tutarlar.
Bu film insanlık tarihinin en karanlık dönemlerindeki vahşete ışık tutarken, ekranlara şok eden betimlemeler sunar. Ayrıca dönemin faşist rejimine karşı bir eleştiri niteliği taşır. Aslında tüm bu özellikleriyle psikoseksüel gelişim ve nihilizim temaları filmin her anında okunur.
American Psycho – 2000
Gelelim, 2000 yılında Mary Harron’ın imzasını taşıyan, Christian Bale’in akıl alınmaz gerçeklikteki performansını yansıtan American Psycho filmine. Bu filmi, instagram veya tiktok gibi sosyal medya mecralarında arakasında anlamsız müziklerle “sigma” kavramının erkeğe yansıtıldığı kesitlerden hatırlayabilirsiniz. Aslında göründüğünden çok daha derin anlamlara sahip film.
Bu film, 1980’lerde Wall Street’teki yatırımcı olan Patrick Bateman’ın hikâyesini anlatır. Bateman, sosyal statüsünü korumak için sistemin kurduğu katı kurallara uymak zorunda olduğu bir dünya içinde yaşar. Fakat, Bateman’ın gerçek kişiliği, iç dünyasında yatan bir psikopatlık ve sapkınlıkla doludur. Ana tema olarak Bateman’ın beyaz yakalı iş hayatındaki yozlaşmış bir düzeni yaşamasını ve getirdiği zihinsel problemlerin üzerindeki bıraktığı etkilere yoğunlaşır. Film, hem toplumun yozlaşmasını hem de bireylerin iç dünyalarının karmaşıklığını ele alır.
Bateman’ın cinsel sapkınlıkları arkasındaki psikolojik faktörleri keşfetme çabası psikoseksüel gelişimle alakalıdır. Çocukluk dönemindeki yaşadıkları, aile hayatı, kişiliği ve cinsel kimliği üzerinde büyük bir etkisi olduğu pek çok yerde ima ediliyor.
Nihilizm teması ise, Bateman’ın kendisini çevreleyen dünyaya karşı gösterdiği tavırlarda ortaya çıkar. Hayatın anlamsızlığına, yozlaşmışlık ve ölümcül tüketim kültürüne dair hislerini pek çok diyalogda gözlemleyebiliriz. Anlayacağınız psikoseksüel gelişim ve nihilizm temalarının kesiştiği çok iyi bir film kendisi.
Dogville – 2003
Film Önerileri listemizin bir diğer filmi Dogville... Lars von Trier’in “Dogville” filmi sıradan toplumların içindeki olağan insanların acımasızlığını ve merhametsizliklerini vurgulayan güçlü sosyal eleştiridir.
Yaşadığı zorluklarla bir kasabaya yeleşen Grace adında bir kadının yaşadıklarına odaklanır. Grace başlarda kasabadakilerin beğenisini kazanmak için çok fazla çalışmaya başlar. Fakat daha sonra halk tarafından köle gibi kullanılır. Kasabalıların her isteğini yerine getirmek zorunda kalır. Zamanla giderek daha fazla sömürülür. Kasabada yaşayanlar Grace’in zayıf ve korunmasız olduğunu fark ettikren sonra istismar etmekten çekinmezler.
Psikoseksüel gelişim Grace’in çocukluğundaki travmalarından dolayı karanlık ve zorlu bir süreç içerisinde okunabilir. Nihilizm ise daha nettir. İnsanların yozlaşmışlığı, güç arzusu ve başkalarının acısını önemsememe tutumu filmin her anında hissedilir.
There Will Be Blood – 2007
Paul Thomas Anderson’ın bu filmi 20. yüzyılın başında Teksas’ta geçen bir hikâyeyi anlatır. Petrol sahasında çalışan Daniel Plainview’in hayatına odaklanır. Plainview, petrol yatağı bulmak için çok fazla mücadele verir ve sonunda başarılı olur. Ancak, zenginlik ve güç hırsına köle olan Plainview’in insan ilişkilerinde sorunlar başlar.
Bu film daha çok kapitalizm ve insanın güç hırsını konu alır. Fakat bireysel ve toplumsal değerlerin çöküşü, zenginlik, güç için verilen bu yoğun mücadele takıntıları psikoseksüel gelişime işaret eder. Aynı şekilde yozlaşma, güç arzusu ve başkalarının acısına değer vermeme, empati yoksunluğu filmde nihilizimin en net örnekleridir.
Black Swan – 2010
Darren Aronofsky yönetmen koltuğunda oturduğu Black Swan, ünlü bir bale topluluğunda yer alan Nina Sayers’ın hikâyesini anlatır. Nina, çok önemli bir rol için seçildikten sonra kariyerindeki merdivenlerin adımlarını teker teker çıkmaya başlar. Ancak bu yolda zorlu engellerle karşılaşır. Film Nina’nın kişisel yaşamındaki zorlukları ve kendi kişiliğiyle mücadelesini ele alır. Kendine olan güvensizliği, bağımlılığı ve sınırlarını aşmak için sürekli çabalaması, onu gitgide çılgınlaştırır.
Psikoseksüel gelişim teması filmin içinde sıklıkla işler. Nina’nın karakterindeki tüm çatışmalar, psikolojik olarak nasıl bir gelişim aşamasında olduğunu rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Özellikle de cinsel kimliği ve cinsel dürtülerle olan ilişkisini bu psikolojik durumlar etkiler. Nina’nın annesi ile olan ilişkisi, Nina’nın ergenlik dönemindeki cinsel keşiflerine olan engelleyici tutumu, bu tema üzerinde odaklanır.
Womb – 2010
Benedek Fliegauf’in Womb filmi sizleri ilginç bir yolculuğa çıkarmaya hazır. Bilim kurgu ve drama ikilisini bir araya getirip izleyicilere farklı bir bakış açısı sunmaya başarmış Fliegauf. Aşkın ve ölümün insanları nasıl etkilediği konusunda uzun uzun düşüneceğinize eminim.
Film kısaca erken yaşta kaybettiği eşinin DNA’sını kullanarak ondan bir çocuğa sahip olmasına odaklanır. Kadının bu kararının toplumda nasıl karşılandığını sürekli görürüz. Ayrıca, insan doğası, ölüm ve yeniden doğuş gibi felsefi konulara da sizlere farklı bakış açılara katar.
Film nihilizm getirdiği, insanın benzersizliği ve bireyselliği ile ilgili konulara farklı bakış açısı getirmesiyle biraz melankolik. Ana karakterimiz -ki kendisine neredeyse aşık olduğum Eva Green canlandırıyor- ne kadar bilimsel olduğu sorgulanabilecek olan bir yöntemle ölen sevdiğiyle yeniden bağ kurmaya çalışması etik olarak rahatça sorgulanır.
Shame – 2011
Film Önerileri listemizde bir diğer film Shame… Bu film, Brandon adlı bir erkeğin hikâyesine odaklanır. Brandon, dışarıdan bakıldığında oldukça başarılı ve karizmatik bir adamdır. Fakat içten içe cinsel bağımlılıkla mücadele eder.
Brandon, cinsellikle ilgili yaşadığı tüm problemler yüzünden sosyal hayatında zorluklar yaşar ve yalnız bir hayat sürdürür. Kız kardeşinin ani ziyaretiyle tüm hayatı değişir. Bu ziyaret, Brandon’ın hayatındaki sorunlarla yüzleşmesine ve kendisiyle ilgili gerçekleri keşfetmesine yol açar. Kardeşiyle olan ortak acı ve travma dolu geçmişlerindeki tüm hatıralar canlanır. Brandon’ın hayatı birden kontrolden çıkar.
Film Önerileri listemizdeki bu film sanırım Black Swanla birlikte psikoseksüel gelişimin en açık şekilde işlendiği filmlerden biri. Ancak bu film daha çok cinsellikle ilgili konulara ve cinsel arzuların insanların hayatındaki önemine odaklanır. Nihilizm de belirgindir.
Modern yaşamın yalnızlaştırıcı ağır etkileri, insanların yalnızlık ve boşluk hissinden kaynaklanan acıları, hayattan bir anlam arayışı ve varoluşsal sorunlar açıkça ele alınır. Genel hatlarıyla baktığımızda psikoseksüel gelişim ve nihilizim temalarının bir arada işlendiği ortada.
It Follows – 2014
David Robert Mitchell yönetmen koltuğunda oturuyor. Film bir genç kızın başına gelen ürkütücü olaylar üzerinden ilerler. Genç kız bir gün erkek arkadaşıyla birlikte olur. Ardından kendisine garip bir lanetin musallat olduğunu anlar. Lanet, genç kızın cinsel ilişkiye girdiği kişiden başka birine geçer ve bu kişiyi sürekli takip eder. Film, cinsellik ve lanet gibi korku unsurlarını kullanır. Böylece gençlik çağındaki cinsel özgürlük ve sorumluluk gibi kavramları çok iyi ele alır.
Psikoseksüel gelişim ve nihilizm temalarının belirgin bir şekilde işlendiği diğer bir filmdir. Psikoseksüel gelişim teması, cinsellik ve lanet kavramlarının birbirine bağlanıp gerilim sosuna bulanmasıyla işlenir. Nihilizm ise daha çok karakterlerin çaresizlikleri ve yalnızlıkları üzerinden okunur.
Call Me by Your Name – 2017
Luca Guadagnino’in bu filmi, İtalya’daki romantik bir dramadır. Aşk, cinsellik, gençlik, özgürlük, kendini tanıma ve kabullenme gibi konuları ele alır. Ayrıca, insanların birbirine nasıl bağlandığını, buna bağlı kişisel zorlukların nasıl aşıldığını da işler. Hayatta kendileri olmayı nasıl öğrendiklerini anlatarak, bir olgunlaşma hikâyesini vurgular.
Psikoseksüel gelişim özellikle Elio’nun kendi cinsel kimliğini keşfetmeye başlamasında vurgulanıyor. Film, genç bir adamın cinsel kimliği hakkında farkındalığını kazanırken yaşadığı kişisel ve duygusal deneyimlere yoğunlaşır.
Umarım, film önerileri listemizi beğenmişsinizdir. Aralarından izledikleriniz varsa veya sonrasında konuşmak isterseniz yorumlarda buluşabiliriz.
Kaynaklar
https://letterboxd.com/film/vertigo/
https://letterboxd.com/film/salo-or-the-120-days-of-sodom/
https://letterboxd.com/film/american-psycho/
https://letterboxd.com/film/dogville/
https://letterboxd.com/film/there-will-be-blood/
https://letterboxd.com/film/black-swan/
https://letterboxd.com/film/womb/
https://letterboxd.com/film/shame-2011/