İlham Veren Kadınlar ve Hikâyeleri
İlham veren kadınlar üzerine derlediğimiz listemiz sizlerle.
Hepimizin bildiği gibi tarih, insanların birbirleriyle vermiş olduğu çeşitli mücadelelere sahne olmuştur. Kadınların var olma mücadeleleri de bunlardan biri. Bir süre ikinci sınıf insan muamelesi gören kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması hiç de kolay olmamıştır. Kadınlar, “hizmet etmek” dışında hiçbir vasfı olmayan canlılar olarak görülmüştürler uzun yıllar boyunca. Onlardan her zaman “uyumlu”, “ılımlı”, “derli toplu” olmaları beklenmiştir. Kadınların geçmişten günümüze süregelen hak mücadeleleri neticesinde ise olağan görülen kabuller yavaş yavaş yıkılmaya başlamıştır. Belirtmek gerekir ki, kadınların mücadelesi bugün hala bitmiş değil.
Tarih boyunca, kimi kadınlar hak mücadelelerini hukuki yollarla çözüme kavuşturmuş, kimileri ise belli bir durum karşısında takındıkları tavırlar neticesinde haklarını koruma cesareti göstermişlerdir. İşte, bu yazıda sizleri hakları için mücadele eden ve “elinin hamuruyla erkek işine karışma,” türünden ezbere söylemleri alt üst eden ve ilham veren kadınların etkileyici hikâyeleriyle buluşturuyoruz.
Bobbi Gibb
İlham veren kadınlar listemizin başında Bobbi Gibb yer alıyor.
Tam adıyla, Roberta Louise Bobbi Gibb 1942 yılı Cambridge doğumlu. Kendisi, Boston Maratonu’nu “kayıt dışı koşan ilk kadın” olarak tarihte iz bırakan kadınlar arasında. Evet, yanlış duymadınız! Gibb, Amerika’nın her yıl düzenli olarak yapılan koşu yarışmasında kayıt dışı olarak erkeklerle aynı pistte koşuyor.
Henüz 24 yaşında olan genç kadının kayıt dışı olarak yarışa katılmasının nedeni, kadınların Boston Maratonu’na katılmak için fiziksel açıdan yetersiz görülmeleri. Bu inanış, 1966 yılında Gibb’in maraton koşusunda herkesi geride bırakarak galip gelmesiyle yıkılıyor.
Şöyle ki: 1966 yılı ve öncesinde kadınların yalnızca 1,5 mil koşabileceklerine dair garip bir algı var. Bu algı, kadınlara “narin”, “zarif”, “kırılgan”, “güçsüz” oldukları cinsinden yapılan etiketlendirmelerden kaynaklanıyor olsa gerek. Ancak Bobbi, bu algıyı yıkmak istiyor. Tam tamına iki yılını düzenlenecek olan Boston Maratonu’na hazırlanarak geçiriyor. Hazırlığın ardından, büyük gün geliyor. Yarışmada yer almak için başvuruda bulunuyor. Ne yazık ki genç kadının başvurusu “erkeklerin yer aldığı maratonda bir kadının yer alamayacağı” gerekçesiyle reddediliyor.
Takvimler Nisan 1966’yı gösterdiğinde, yarışmanın başlaması için silah ateşleniyor. O sırada çalılıkların arasından yarışmaya beklenmeyen bir misafir dâhil oluyor. Seyirciler şaşkınlık içinde bu gizemli kişinin kim olduğunu merak ediyor. Kendisini kamufle etmek isteyen ve bu nedenle abisinin giysilerini giyen Bobbi’nin koşu esnasında kadın olduğu ortaya çıkıyor.
Cinsiyeti ortaya çıkan cesur yarışmacının koşusu engellenmiyor. Hatta onun bu hareketi özellikle kadın seyirciler tarafından coşkuyla karşılanıyor. Yarış sonunda, Bobbi herkesi geride bırakıyor ve pisti tamamlayan ilk kişi oluyor. O bu başarısıyla, “kadınların fiziksel olarak erkeklerden güçsüz olduğu” algısını yerle bir ediyor. Ertesi gün, birçok ünlü gazete “kadınlar maraton koşabilir!” başlığıyla Bobbi’nin ilham veren hikâyesini kaleme alıyor. Onun zaferi, yarışa kayıt dışı katılması nedeniyle resmi olarak ilk başta onaylanmıyor. Ancak yıllar geçiyor, cesur kadının birinciliği unutulmuyor. Nihayet 1996 yılında Boston Atletizm Birliği onun zaferini onaylanıyor.
Böylelikle Bobbi Gibb, kadınların atletizm alanında onlara biçilenden çok daha fazlasını yapabileceklerini cesur bir şekilde kanıtlamış oluyor.
Emily Murphy
İlham veren kadınlar listemizin ikinci sırasında yer alan isim Emily Murphy.
Tam adı, Emily Gowan Ferguson olan Murphy, 1968 doğumlu Kadanalı kadın hakları aktivisti ve aynı zamanda yazar. Aktivist ve yazar olmasının yanı sıra, Murhpy, Britanya Krallığı’nın ilk kadın sulh hâkimi olarak da biliniyor.
Takvimler 1927’yi gösterdiğinde, Murphy tarihe “Kişi Davası” olarak geçip ses getirecek olan bir olaya öncülük ediyor. Davanın içeriği, Kanada Hükümeti’nin kadınlara oy hakkı tanıyor olmasına rağmen, onları senatör olarak atanmaya uygun görmemesi. Bu haksızlık, Murphy’i harekete geçiriyor. Bir dava açmayı planlıyor.
Onun bu karşı eylem hareketine; Henrietta Muir Edwars, Nellie McClung, Louise McKinney ve Irene Parlby de dâhil oluyor. Beş kadın, kadınların senatoya atanmalarının doğal bir hak olduğunu ileri sürerek konuyu Yüksek Mahkeme’ye taşıyorlar. Kayıtlara “Kişi Davası” olarak geçen bu dava adını 1867 tarihli yasada geçen “kişiler” ifadesinin kadınları içerip içermediği sorusunun gündeme gelmesinden alıyor. Böylelikle, senatoda kadınların konumuna yönelik hararetli tartışmalar başlıyor.
Ne yazık ki 1928 yılında, kadınların “nitelikli kişiler” olmadığına kanaat getiriliyor. Ancak beş kadın davalarından geri adım atmıyor, konuyu bir üst mahkemeye götürüyorlar. Bir yılın ardından, alınan karar Yargı Komitesi tarafından bozuluyor. Nihayet adalet yerini buluyor ve kadınların da “nitelikli kişiler” kapsamına girdiğine dair hüküm veriliyor.
Murphy ve arkadaşlarının zaferiyle sonuçlanan davanın ardından, beş kadın “Valiant Five” (Ünlü Beşli)” olarak tarihe isimlerini altın harflerle yazdırıyorlar.
Amelia Earhart
İlham veren kadınlar listemizin üçüncü sırasında Amelia Earhart yer alıyor.
Amelia Earth’in hikâyesi, diğer kadınların hikâyeleri gibi oldukça dikkat çekici olmasının yanı sıra, oldukça trajik de.
O, 1897 yılında ABD’nin Kansas eyaletinde dünyaya geliyor. Kendisi Amerika’da tanınan bir yazar. Ancak maharetleri bu kadarla sınırlı değil. Amelia, aynı zamanda Atlas Okyanusu’nu uçakla tek başına geçen ilk kadın pilot. Bu açıdan, yaşadığı dönem göz önüne alındığında onun da ilham veren ve ezber bozan kadınlar arasında yer aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Earhart’ın pilot olma hikâyesi I. Dünya Savaşı’na dayanıyor. Savaş esnasında cesur kadın hemşirelik yapıyor. Bu sırada havacılık teknolojilerine hayranlık duyuyor. Savaşın bitimiyle, havacılık eğitimleri alıyor. 1932 yılında tek başına yolculuk yapmaya karar veriyor. Newfondland- İrlanda arası uçuş yaparak Atlas Okyanusu’nu aşıyor. Okyanusu uçakla geçen ilk pilot olmasıyla, ün kazanıyor.
1937 yılında cesaret gerektiren bir maceraya daha atılmak istiyor. Amelia’nin bu kez hedefi bir meslektaşıyla beraber dünya turu yapmak. Ancak onlar henüz hazırlık uçuşları yaparken küçük bir kaza geçiriyorlar. Bu kazayı dert etmeyip yola koyuluyorlar. Uçuşlarının ardından geçen süre içinde yetkililer uçağın Pasifik Okyanusu ortalarında kaybolduğuna dair bilgi alıyorlar.
Bu haber üzerine ABD harekete geçiyor. Ancak ikiliyi bulamıyorlar. Araştırmalar sonuçsuz kalınca, 1938 yılında hükümet resmi bir açıklama yaparak Earhart’ın ve arkadaşının öldüğünü duyuruyor. Ancak hala Amalie Earth’ün ve arkadaşının uçaklarının düştüğüne ve öldüklerine dair somut bir kanıt yok.
Arunima Sinha
İlham veren kadınlar başlıklı listemizde bu kez bakışlarımızı Hindistan’a çeviriyoruz.
Arunima Sinha, Hindistan’ın Nagar bölgesinde dünyaya gelen ve adını tarihe yazdırmayı başaran Hintli kadınlar arasında yer alıyor. Henüz küçük yaşlarda spora olağanüstü bir ilgi duyan genç kadın, milli voleybolcu olmasının yanında, aynı zamanda ileri düzeyde bir futbol meraklısı.
Ne yazık ki sporcu kadın, 22 yaşındayken başından talihsiz bir olay geçiyor: Hindistan’ın polis güçlerinden biri olan CISF’ye katılmak için, Delhi’ye çıktığı tren yolculuğunda gasp ediliyor. Gasp edenlerle arasında yaşanan arbede sırasında Sinha, adamlar tarafından trenden dışarı atılıyor. O esnada karşı taraftan gelen tren ayağının üzerinden geçiyor. Sporcu kadın ağır bir şekilde yaralanıp hastaneye kaldırılıyor.
Ameliyata alınan kadın, bacağını kaybediyor. Bu olay ülkenin gündemine oturuyor. Halk milli sporcunun başına gelenler karşısında öfke duyuyor. Bunun üzerine ülke yönetimi harekete geçiyor ve kadına maddi destek sağlıyor. Aynı zamanda, özel bir şirket ona protez bacak temin ediyor.
Tedavi gördüğü sırada Sinha Everest Dağı’na tırmanma hayalleri kuruyor. Bu hayali üzerine Everest’e tırmanan ilk Hintli kadın, Bachendri Pal ile görüşmek istiyor. Pal bu teklifini kabul ediyor. Sinha kadına yaşadıklarından bahsediyor, bu hikâye Pal’ı çok etkiliyor. Sporcu kadına destek olmaya karar veriyor. Tedavisinin ardından Arunima, dağcılık alanında eğitim almaya başlıyor.
2012 yılında yola koyuluyor ve 52 günün sonunda Evrest’in zirvesine ulaşıyor. Böylelikle, Evrest’e tırmanan ilk kadın ampute olarak tarihe geçiyor. 2014 yılında, Dağda Yeniden Doğdu isimli kitabı kaleme alıyor.
Rosa Parks
İlham veren kadınlar listemizin sonunda bakışlarımızı, 1913’te ABD, Alabama’da dünyaya gelen insan hakları savunucusu Rosa Louise Parks’a çeviriyoruz.
Rosa’nın hikâyesi, ilham verici olmasının beraberinde, siyahîlerin özgürlük tarihine damga vuran olaylardan biri. Aslında, Rosa Park Alabama’da 70’li yıllara kadar devam eden siyahî direnişin adeta bir sembolü.
Şöyle ki: Alabama, o zamanlar Amerika’da ırkçılığın fazlasıyla yaygın olduğu bölgelerden. Bu nedenle Rosa Parks, 1943 yılında siyahîlerin mücadelesine, destek olmaya karar veriyor. Bu kararın ardından, Amerikan Yurttaş Hakları Hareketi’ne katılıyor. Aktif hareketler içinde yer alan kadının maruz kaldığı birçok olay olsa da bunlardan özellikle iki tanesi çok çarpıcı:
1943
Bu olaylardan ilki, 1943 yılında gerçekleşiyor. Fakat olaya geçmeden önce, o dönem Alabama’nın başkenti, Montgomery’de yürürlükte olan insanlık dışı yasaya değinmek gerekiyor. Bu yasa, otobüs yolcularının ırklarına göre oturma planını içeriyordu. Beyazlar için ayrılan bölüme siyahîlerin oturması yasaktı, aynı zamanda siyahîler kartlarını okuttuktan sonra arka kapıdan otobüse binmek zorundaydı. Tüm bu kurallarla beraber, eğer beyaz yolcuların oturacak koltuk bulamazlarsa, siyahîler onlara yer vermek durumundaydı.
Parks bir gün kartını okutup yerine yerleşmişti. Şoför hemen şehir kurallarına uyması gerektiğini hatırlatarak inip arka kapıdan yerine geçmesini söyledi. Kadın, yerinden kalktı ve otobüsten indi. Tam arka kapıya yöneleceği sırada otobüs onu beklemeden hareket aldı. Bunun üzerine, kadın tekrar otobüs beklemek zorunda kaldı.
1955
Bir sonraki olay ise 1955’te yaşandı. Parks yine otobüse binmiş ve yerine yerleşmişti. O sırada, beyaz tenli bir yolcu otobüse biner ve kendisi için ayrılan bölümde yer olmadığını fark eder. Rosa’a yönelip ondan oturduğu yerden kalkmasını ister. Rose bu bölgenin kendisine ait olduğunu, kalkmak için hiçbir nedeni olmadığını söyler. Beyaz yolcu, ısrarlarını sürdürür. Otobüsün şoförü de onu destekler. (Sonradan fark edilecektir ki şoför bir önceki olayda Rose’ı beklemeden yola koyulan şoförle aynı kişidir.) Rosa kalkmamak konusunda diretince, şoför polisi arar ve kadın tutuklanır.
Olayların ardından tüm siyahîler harekete geçer ve Alabama’da protestolar başlar. Siyahîler günlerce otobüse binmez, işlerine ve evlerine yürüyerek giderler. Bu süreç içinde Rosa, beyazların saldırısına uğradığı için Alabama’dan ayrılmak durumunda kalır. Ancak destekçileri protestoları sürdürmeye devam eder. Bir yılın ardından yetkililer otobüste uygulanan kuralların sonlandırıldığını bildirirler. Fakat siyahîlerin mücadele ettikleri tek sorun otobüs uygulamaları değildir. Aynı zamanda onlar üniversiteye gitme haklarının mücadelesini de vermektedirler. Olaylar git gide kızışır. Kimsenin pes etmeye niyeti yoktur. Nihayetinde 1964’te siyahîlerinde üniversiteye gidebileceğine ilişkin yasa yürürlüğe girer.
İşte, Rosa Parks “ayrımcılığa dur,” demenin bir ifadesi olan otobüsteki tepkisiyle siyahî direnişinin sembolü haline geliyor. Cesur kadına 1996 yılında Başkanlık Hürriyet Madalyası veriliyor.
Sizler ne düşünüyorsunuz?
Sizler için ilham veren beş kadının hikayesini derledik. Bu kadınların hikayeleri hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi yorumlar kısmından bizlerle paylaşabilirsiniz.