Londra’dan Sevgilerle: Romantik bir Dilemma
Londra’dan Sevgilerle hakkında detaylı incelememiz sizlerle.
Ardımızda bıraktıklarımızdan çok daha iyisi var önümüzde.
Londra’dan Sevgilerle‘nin açılış cümlesinden kurgunun gidişatı hakkında kafamızda canlananlar doğru. Hep önüne bakmakla ve umudu yitirmemekle ilgili bir kitap bu. Ayrıca hızlı tüketime oldukça uygun. Bu umut dolu ve romantik romanı derinden incelemek ve karakterleri ve olay örgüsüne göz atmak için sizi incelememize alalım.
Yazar Hakkında
Londra’dan Sevgilerle yazarı Sarah Joi, İletişim Fakültesi mezunu. Yazarlık ve gazetecilik yaptığı süre içinde çeşitli gazete ve dergilerde yüzlerce makale yayınlamıştır. Çocukluğundan beri yazan ve dünya çapında bilinirliği olan yazarın yayınladığı kitapları birçok dile çevrilmiştir. Tam yirmi yedi ülkede kitapları yayınlanan yazar Amerika’nın Seattle şehrinde yaşamakta. Londra’dan Sevgilerle yazarın son eseri.
Romanın İçine Doğru
Londra’dan Sevgilerle, Valentine isimli bir kadının başından geçenleri konu alıyor. Çoğu yeri hüzünlü ve aşk kokan bir hikâyedeki karakter annesiyle olan kırık bağı hayatının merkezine alıyor. Annesinin gidişini yıllardır hazmedemeyen Valentine iş ve aşk hayatındaki başarısızlıklarıyla da bunalımın eşiğinde. Bunları yaşadığı o dönemde annesinin vefat haberini alan kahramanımız için işler yokuş aşağı gider. Annesinden kalan kitapçıyı satılığa çıkarıp mali borçlarını kapatmaya ve yeni boşandığı eşinden duygusal olarak kopmaya hevesli. Fakat bunları aşacak gücü kendinde bulamamakta.
Valentine’in hikayesine odaklansa da kitabın diğer yarısı annesini anlatıyor. Bir bölüm annesi, bir bölüm Valentine derken hayatlarının nerelerde benzeştiği hatta kesiştiğine şahit oluyoruz. Bu deneyim oldukça biyografik bir izlenim veriyor. Zamansal sıralamadan vazgeçmeden, sıralı ve mantıklı bir olay örgüsü seriliyor önümüze. Valentine ile birlikte biz de tek tek çözmeye başlıyoruz gizemleri.
Gizem konusu romanın temposunu arttırıyor. Olayları ardını merak ediyor ve okurken sonraki hamleyi bekliyoruz. Gizemlerden biri, bu iki ayrı hayatın nerede kesişeceği konusu. Annesinin kızına bıraktığı mektuplardan gizemin nereye çıkacağı, kızına neler hazırladığı tempoyu koruyor. Salt bu sürpriz değil romanı götüren. Ortak sevdikleri bir kitap üzerinden de kurgu güç kazanıyor. Kitapta alınan notlar ve yazılan ismin izini süren Valentine’i acaba neler bekliyor?
Bize Kalan
Bir arada beraber hayatı paylaşma şansını kaçırmış anne kızın duygusal sorunları çok gerçekçi ele alınmış kitapta. Birbirine paralel mektuplar ise çok iyi kurgulanmış. Yazarın “çok satan dili” hissediliyor. Zaten çok satanların çevirilerinin bu kadar çok satması hep ilginç gelmiştir ki çeviri ile kaybolan ne varsa demek ki bize çok dokunmuyor, konu çok satan olunca.
Annesinin duygusal ikilemleri, aşkı ıskalaması, hayalleri, kendine biçtiği hayat Valentine’in sonradan keşfettiği bir sandık adeta. Annesi bir şekilde ulaşamadığı kızına, yaşadığı yerde bir yuva yapmış, onun gelmesini bekliyor. Fakat Valentine annesinin ona bıraktığı kitapçıyı, dostları ve ilişkileri yaşamaya başlayınca fikirleri tamamen değişiyor. Annesinin ona hazırladığı mektuplu sürprizlerle onunla bağ kurmaya başlıyor ve kitapçıyı satmaktan vazgeçiyor.
Kitap büyük sürprizler içermiyor. Atılan ekmek kırıntılarının yolu nereye çıkaracağını az çok tahmin ediyorsunuz. Çünkü bir çok satan sizi ne kadar şaşırtabilir? Londra’dan Sevgilerle’nin iyi bir çok satan olmasının altında yata en geçerli sebep başarılı bir romantik eser olması olabilir.
Romantik Eser Okuma Rehberi
Biraz Duygu
Romantik eserlerde asıl konu, hikâyedeki duyguyu yakalamak ve bunu yaşamaktır. Hele ki çok satan romanların, alıcısı çok olduğu için yakaladığı insan sayısı fazladır, çemberi geniştir. Bu gibi romanlardan beklentinizi salt duygu ve yanı sıra iyi bir kurgu üzerinde kurarsanız isabetli olur. Yazarın kitaplarında yaptığı aslında tam olarak bu. Duygu ve biraz daha duygu ve biraz da kurgu.
Romantizmin sularında gezebileceğiniz eserlerde birkaç romantik konsept yer alır. Bu konseptlere kanca atmış hikâyeler, iyi bir üslupla yoğrulduğunda başarıya ulaşır. Bu konseptler ise, şık ve pahalı bir yerde bir akşam yemeği, ayarlı ve ya ayarsız bir doz cinsellik, güzelliği ile tasvir bulan karakterler, sürprizli karşılaşmalar, çok güzel giden bir şeylerin ardından gelen büyük hayal kırıklıkları, zamanında söylenmemiş sözler, atılmamış adımlar… Bunların hepsi romanda yer alıyor. Yazar bunları o kadar iyi yerleştiriyor ki hikâyenin hakkını veriyor. Ama hikâyede bir takım çatlaklar da yok değil.
Biraz Gizem
Londra’dan Sevgilerle‘de gizemi desteklemek için bırakılan boşlukları mevcut. Örneğin, annesi Valentine’e niye yıllarca ulaşamamış, muamma. Hadi kızı küçükken önlemi alan eşi, sonra kızı reşit olunca bu nasıl bir çabasızlık, dedirtiyor. Annesinden kalan bir kitap meselesi var, kitabın içindeki ismi arıyor Valentine ve buluyor ve hemencecik ilişkiye başlıyor. Bu riskli hareket Valentine’in kayıplarla yoğrulmuş hayatında sırıtmıyor gibi görünse de başından evlilik geçmiş biri için fazla cesur. Bu noktada karakter, kitapların rehberliğinden vazgeçmiyor. Ama annesinin ona bıraktığı bir anının peşinden koşarken içinde olduğu aşk arayışı mantıklı değil.
Biraz Hayalkırıklığı
Sonrasında Valentine kitapta adı geçen kişinin aradığı kişi olmadığını anlıyor. Hem de ailesiyle bir araya geldikleri sıcacık yemekte oluyor bu. Adamın ailesi iyi ve zengin ama duygusal kopukluk yaşayıp ayrılıyor. Yani ilişkiyi mantıklı bir tabana oturtmak adına eline geçen tek şans olan iyi aile profili bile onu ilişki içinde tutmaya yetmiyor. Çünkü illa ki aşk… Bu ayrılık kararını hızlı veriyor. Bu karakteri ilerleyen vakitte okuyanın dikkatini dağıtmak için konulduğu ortaya çıkıyor ve sonuçta geriye tek bir isim kalıyor Val’in aşk listesinde.
Romantik bir çok satanın vaad ettiği gibi Londra’dan Sevgilerle de duygusal kararlara ve hayal kırıklıkları ile bezeli ilişkilere tanık oluyoruz bol bol. Peki bizi kitabın içinde tutan bunlar değil de ne? Tabii ki biraz gizem de romantizm severlerin baş tacı. Bu kitapta bu gizemi, annesinin Valentine’e bıraktığı mektuplar sağlıyor. Fakat akıcılığa çelme takan bu unsur da okuyanın elinde patlıyor.
Yorucu bir çabaya dönen geçmişten mektup işi de normal hayatta bu kadar zincirlemeyi kaldıramazdı sanırım. Yani tüm mektupların hedefi bulması pek inandırıcı değil. Ben bir yerde bu mektup işinin patlamasını ve spontane olarak Val’in hedefe ulaşmasını beklerdim çünkü yeterince tanımadığı kızının atacağı adımları ve düşüneceği yolları bilmek imkansız. Bunu annelik üzerinden açıklamak çok romantik. Pardon bu bir romantik romandı, değil mi?
Kitapçı Hakkında
Londra’dan Sevgilerle‘nin en can alıcı yönlerinden biri de annesinin Valentine’e bıraktığı güzelim kitapçı. Bu kitapçı, kitaba ilgi duyan ve kitapçıda vakit geçirmeyi her şeyden fazla seven kişilerin duygusal bağ kurabileceği bir mekan. Yeni dönem kitapları satan güncel bir satıcı olmasının yanı sıra meraklısının nadir eserleri de bulabileceği bir sahaf gibi iş görüyor.
Annesiyle ortağının tüm kalpleriyle işlettiği mekan bir tür gönüllerin buluşma yeri ve en önemlisi kitabın ana mekanı. Eski kitapçıları özlemle andığımız, sahafların değerlerinin göreceli hale geldiği bu dönemde okuyanı düşündürüyor. Çünkü huzuru kitapçıda bulan, kitabın içindeki notların hayatını yönlendirmesine izin veren bir kitap kurdunun hikâyesi bu.
Bunun yanı sıra kitabın içine alınan notlara bel bağlayıp hayatına yön veren bir kadın Valentine. Kitap, kitapçı ve annesinin dostları üçgeninde yeni bir hayat kurmak Valentine için yeni bir sayfa. Bu noktada kitaplarla yoğrulan hayatında bir gün bir kitapçı sahibi olması ve en önemlisi çok az gördüğü annesiyle bu yolla bağ kurması yerli yerinde.
Kitapçı meselesi ilham verebilir, kitapların derin dünyasında arayışımıza anlam verebilir yani her an her şey olabilir. Yazar bu konuda kendi içsel yolculuğundan da ipucu veriyor. Kitaplarla arası iyi olmayan bir yazar bulmak elbet zor ama kitaplarla kurulan derin ilişkinin yazıya yansıması başka bir konu. Yazarın iletmeye çalıştığı ileti kitap ve kitapçı üçgeninde bir yol hikâyesi adeta.
Bitmeyen Arayışlar Manifestosu
Kendini arayan ve yolculuğu devam eden herkes dönüşüme ve değişime açıktır. Bu ikisinin kaçınılmaz olduğu noktada kendini keşfeden kişinin geri dönülmez bir yolda olduğu kesin oluyor. İşte romanda izini sürdüğümüz ve sonunu görmek istediğimiz konu tam da bu. Karakterin bir yerlere varmasını istiyoruz. Değişsin istiyoruz. Önce fikri değişsin, sonra hayatı, buna dahil olmak istiyoruz. Pamuk şekeri pembeliğinde romantik hikâye bunu bize göstermeye çalışıyor. Başarılı oluyor mu?
Valentine yol alırken biz de onunla yolda kalıyor muyuz? Aslında kişisel menkıbe mevzusunun gidişi oldukça risksiz eserde. Hayatını geçireceği yere ulaşmak, hayatının erkeğini bulmak, aşkı bulmak vs ne zaman menkıbe meselesi haline gelir? Gelmez. Bu menkıbenin sonucudur. Hayatının aşkına varmak hikâyenin sonudur. Gideceğiniz durağa varmaktır.
Peki, Valentine’nın hikâyesi böylesine derinleşip bize bazı kapılar açıyor mu?
Maalesef hayır. Sonuçta sürecin kendisinin önemli olduğu bu yolda Valentine dağları aşmıyor. Hayatı için bir kaç seçim yapıyor ve yoluna bakıyor. Açılan kapılardan giriyor, bir takım mektuplar okuyor ve bol bol annesine kızıyor. Bu anlamda Valentine’in yolu biz okuyuculara pek bir şey vaat etmiyor. Sonunda kolay tüketilen pamuk şekeri romanımız hakkında büyük beklentiler bizi yolumuzdan elimiz boş döndürebiliyor.
Eğer çok satan okuyayım, keyfime bakayım diyorsanız Londra’dan Sevgilerle tam size göre. Duygular, virajlar, erkekler, kadınlar derken kitap bitiveriyor. Geriye pamuk şekerin damakta bıraktığı gibi bıktırıcı bir şeker tadıyla kalakalıyorsunuz. Şeker seviyorsanız ne ala. Bu şekerli his iyi bile hissettirir. Ama günün sonunda biten şekerin de aşkın da üzerine bir bardak su içmek gerekir.
Kaynakça
Sarah Joi, Londra’dan Sevgilerle, çev. Yasemin Büte, Epsilon Yayınevi, 2022.
Bu kadar başarılı bir analiz okumadım,analizinin benim duygu seline kapılmama neden oldu, çok net ve sürükleyici olması harika tebrikler.Nihan hanım…
Peri masallarına ve bilime aynı anda inanan kıymetli yazarımız, Güzel bir paylaşım olmuş! Çok teşekkürler.
Eline, zihnine, kalemine sağlık. 🙂