Kadın

Şükran Moral: Artı On Sekiz

Şükran Moral hakkında konuştuğum yazım sizlerle…

Bugünlerde İstanbul ve Roma arasında mekik dokuyan cesur bir kadının hikâyesine bakacağız birlikte. Öyle ki “cesur” kavramının tanımı adeta kendisinde vücut buluyor. Biliyorum, daha öncesinde Umay Umay içinde bu ifadeyi kullanmıştım. Hatırlıyorum… “Cesur” kavramı ve yanına bir kadın isminin eklenmesi mutlu ediyor beni. Üstelik bunun altı dolu olunca tadından da yenmiyor. Tıpkı Şükran Moral gibi…

Abartmıyorum!

Gerçekten!

Peki, bu denli cesur kılan ne Şükran Moral’i? Bu konu yazının devamında açıklığa kavuşacaktır diye düşünüyorum. Önce kendisini genel hatlarıyla tanıyalım.

Kim mi Moral?

Belki bazılarımız tanıyor kendisini, bazılarımız ise adını hiç duymadı. Eğer adını hiç duymadıysanız onu tanıyın isterim. Özellikle de hemcinslerim mutlaka tanısın, bilsin, kulaktan kulağa yaysınlar herkese… Moral “dedikodu”su yapalım hep birlikte…

Birinci taraftaysanız yani kendisini tanıyorsanız merak ettiğim konu şu ki Moral’i yediği linçlerden dolaylı mı, yoksa ses getiren performanslarından mı tanıdığınız. Eğer cevabınız ilki ise bir tekrardan düşünmenizi rica edeceğim. İkincisi ise de gelin Moral yolculuğuna çıkıp yeniden keşfe çıkalım kendisini, hatırlayalım unutulmaz ve iz bırakan performanslarını.

1962 doğumlu Şükran Moral Samsun’un Terme ilçesinde dünyaya gelen, çağdaş ve feminist sanatın uluslararası öncü isimleri arasında yer alan ve kelimenin tam anlamıyla usta bir performans sanatçısı. Sanatın da performansı olur mu demeyin… Olur öyle…

Tam da kendisinin yani Moral’in yaşama gözlerini açtığı 60’lı yıllarda yükseliyor performans sanatı. Bu bir tesadüf mü? Ben tesadüflere inanmam… Sizi bilemem tabii.

Peki, bir tür tiyatro mudur performans sanatı? Hayır. Burada söz konusu olan tam anlamıyla gerçektir. Sırp performans sanatçısı Marina Abromoviç bu durumu şöyle açıklıyor:

Tiyatroda bir rolü prova eder ve oynarsın. Tiyatro da kan ketçaptır ve bıçak gerçek bir bıçak değildir. Performansta her şey gerçektir. Bıçak, gerçek bıçak ve kan kandır.

İşte Moral bu türden performanslarıyla uluslararası düzeyde bir yankı yaratır sanat dünyasında… Ayrıca erkek egemen anlayışa adeta okkalı bir tokat atar. “Ataerkil bir dünyada kadın olmak” teması merkezinde; erkek şiddeti, namus, ahlak, göçmen sorunları gibi toplumsal konuları deşer performanslarıyla. Şimdi, bunlardan bazılarına hep beraber göz atalım derim.

İstenmeyen Kadın: Epsulsa

Şükran Moral

“İstenmemek” Moral için oldukça olağan bir olgu. İlk kez aile evinde tadıyor, sonra kaçtığı Roma’da ardından da kendi ülkesinde istenmeme duygusunu. Aile büyüğü “orospu olursun” diyerek okula gitmesine müsaade etmeyince evden kaçıyor. Tabii sadece bu değil kaçmasına neden olan…

Orada (Samsun-Terme) yaşayamazdım çünkü evde şiddet vardı. Giderken bir daha asla dönmeyeceğimi biliyordum. Ve jetonla telefon etmeyi bile bilmeyecek kadar tecrübesizdim. Çok travmatik bir şey…

Böyle olsa da hiçbir zaman kendini bir kurban olarak görmediğini de ekliyor… Yoluna başı dik devam ediyor. Yaşananlardan dolayı sorumluluğu ailesine de yüklemiyor, hedef aldığı bizzat ve bizzat erkek egemen toplumun kendisi:

Acımın kaynağını biliyorum; erkek egemen toplum ve adil olmayan düzen.

İlk durağı Ankara Güzel Sanatlar Fakültesi oluyor. Ardından kabına sığmayıp Roma’ya gidiyor. Burada öğrenciyken bürokratik nedenlerden dolayı sınır dışı edileceğinin bilgisini alıyor. Polis merkezine götürüldüğünde, 2019 yılındaki sergisinin adını taşıyan “epsulsa” deniyor kendisine görevliler tarafından. Türkçe anlamıyla “KOVULDUN, İSTENMİYORSUN.”

Bu kelime hayatında bir dönüm noktası olmuş Şükran Moral’ın…. Performans sanatına ilkin göreceli olarak başladığını belirten Moral İtalya’da yaşadıklarının üzerindeki etkisinden şöyle söz ediyor:

Son karar almamı sağlayan olay İtalya’dan atılmamla başladı. O an anladım ki vücudumdan başka ne evim ne yurdum ne ailem vardı.

Evli, Üç Kocalı ve Artist

Şükran Moral

“Evli, iki karılı”, “evli, üç karılı”, “evli, beş karılı”…

Hayır!

Bu kez evli ve üstelik üç kocalı bir kadından bahsediyoruz. Nasıl mı?

İtalya’dan sınır dışı edilme eşiğinde olan Moral’e arkadaşları İtalyan biriyle evlenmesi yönünde tavsiye verirler. Şükran Moral bu! Kabul eder mi hiç… Daha harika bir fikri vardır kendisinin. O da formalite evlilik yapmak yerine, bir performans yapmak. Bunun üzerine takvimler 1994 yılını gösterdiğinde, bir değil tam tamına 3 kişiyle “evlenir.” Aynı performansı 2010 yılında çocuk evlilikleri ve namus kavramına dikkat çekmek amacıyla Mardin’de de gerçekleştirir.

Gülmekten kendimi alamıyorum…

Şimdi bu cesaret değildir de nedir?

Şüpheniz varsa, hemen Artist performansı hatırlatmak isterim. Bu performansıyla yoğun Katoliklerin bulunduğu Vatikan’da İsa yerine geçip kendini çıplak bir şekilde çarmıha gerer ve bu anı verdiği büyüleyici pozuyla ölümsüzleştirir.

1997: Hamam

Şükran Moral

Şimdi söyleyeceklerimi hayal etmeye çalışmanızı rica edeceğim. Bir hamam, üstelik erkekler hamamı. Hem de Türkiye’de… Beyoğlu’nda… Ansızın içeriye giren üstü çıplak bir kadın… Arkasında da bir kamera var. Evet! Yanlış duymadınız. Çok aykırı geldiyse de “evet.” Oldukça aykırı… Sakinleşelim ve yargılamadan önce Moral’a kulak verelim:

Ben namusun erkeğin egemenliğinde olduğu, kızlık zarının çok kıymetli olduğu, kadının mal gibi görüldüğü bir yerden geliyorum ve buna olan tepkimi dile getiriyorum.

Sanıyorum ki yeterli olmuştur.

Çok Daha Fazlası Var!

Şükran Moral

Geçen yılların ardından İstanbul’da görüyoruz Moral’i Amemus performansıyla. Büyük bir kesim tarafından linç edilmesine yol açan sergisi. Aynı zamanda ölüm tehditleri aldığı ve bu nedenle yine ülkesinden ayrılıp Roma’ya kaçtığı…

Kadın partneriyle 20 dakika boyunca seviştiği lezbiyen performansının ardından linç edilir, üstelik işler bununla kalmayıp ölüm tehditleri alır Moral. Yaşananların üzerine performansı ile ilgili şunları söyler:

Bugüne kadarki tüm performanslarımda hep “tabularla” bir derdim oldu. Düşünceleri saf aklın yerine, eylemdeki bedenin özgürleştireceğine inanıyorum. Bu noktada önemli tabulardan birisi “cinsellik”. Cinsellik, iktidarların “yasakladığı” alanların başında yer alıyor.”

Gelelim, Türkiye’ye Hoş Geldiniz Adlı Sarsıcı Performansına…

Şimdi buraya kadar anlatılanlardan hareketle Moral hakkında ileriye giderek “ahlaksız” olduğu yönünde yargıda bulunanlar varsa, yine derim ki yeniden düşünelim… Tekrar tekrar düşünelim… İlgili merciler tarafından küçük kız çocuklarının sözüm ona evlendirmelerinin önüne geçilemiyorken, bir sanatçının toplumsal sorunları performanslarıyla dile getirmesi mi sorun oluyor?

Devam edelim…

İşte, Türkiye’ye Hoş Geldiniz performansı ile tam da bu soruna parmak basıyor Şükran Moral… Öyle bir basıyor ki tüylerinizin ürpermemesi elde değil. Seyircilerinden dizleri üzerinde çöküp küçük kızın gözlerinin içine bakarak özür dilemelerini istiyor.

Çünkü ceza vermek istedim. Küçük bir kız çocuğuna evlilik palavrasıyla tecavüzü meşrulaştırmaya izin verdikleri için

Aslında anlaşıldığı gibi bütün performanslarıyla ders veriyor topluma ve adeta tüm kadınların sesi oluyor…

Neden mi?

Şükran Moral’den dinleyelim:

Analık, namus, şeref sadece kadının cinselliğinde düğümlenmiş. Erkek elini yıkar ve gider. Yeni öldürücü macerasına. En ezilen sınıftan olan bir erkeğin bile evde ezeceği bir kadın var. Kölelerin de kölesi olan KADIN.

Artı On Sekiz

Artık kendisine neden “cesur” yakıştırması yaptığım artık anlaşılmıştır diye düşünüyorum. Eğer hala sizleri tatmin etmediyse; Bordello, Terni, Balkon, Umutsuzluk, Speculum gibi performanslarına göz atabilirsiniz Moral’in. Tabii Gezi Parkı’nda sergilediği, kimileri tarafından eleştirilen kimileri tarafından takdir edilen Artık Kan Dursun performansını da unutmamak gerekir.

Sergilediği performanslar nedeniyle hafızalarda “feminist sanatçı” olarak yer edinmesi üzerine ise şunları dile getirir verdiği bir röportajda:

Gurur duyuyorum, başım dik, haykırana kadar bağırıyorum. Evet, ben bir feministim. Kadınların yakıldığı, kesildiği, katledildiği bir ülkede feminist olmakla iftihar ediyorum. Ülke ülke değil kadın mezbahası. Yalan mı? Tavır almasını bilmelisin, hepsi bu.

Anlaşıldığı gibi, korkusuzca toplumun yaralarına parmak basıyor ve ezilen kesimin büyük bir gururla sesi oluyor Şükran Moral. Olmaya da devam etmesini umuyorum.

Onun hakkında anlattıklarımdan hareketle kendisini “aşırı” bulanlara, yine kendisine ait olan şu sözlerle cevap vermek isterim:

Öteki olmaktan asla korkma, saklanma, boş yere uyum sağlama; çünkü, bu korkaklık olur.

Yazıya son verirken, Moral’in resmi web sitesini mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Siteye tıkladığınızda karşınızda kocaman beliriveren +18 ifadesi görülmeye değer ve tebessüm ettiren cinsten. Kendisine de bu yakışırdı zaten.

İyi ki varsın Şükran Moral…

Kaynakça

https://www.milliyet.com.tr/kultur-sanat/sahnede-seks-cok-cesurdu-1322065

https://web.archive.org/web/20170816031759/http://www.radikal.com.tr/yazarlar/muge-akgun/sukran-moral-bir-tatli-cilgin-1149699/

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/performans-sanatinin-isyankar-kizi-sukran-moral-ulke-kadin-mezbahasi-1803085

https://m.bianet.org/biamag/toplumsal-cinsiyet/251893-sukran-moral-sanat-tarihini-yazan-penistir

http://begumgazioglu.blogspot.com/2011/10/sukran-moral.html

https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hurriyet-pazar/sukran-moral-acimin-kaynagini-biliyorum-erkek-egemen-toplum-ve-adil-olmayan-duzen-41359925

Ahsen Kurtuluş Bilir

Felsefe ve Sosyoloji mezunuyum. Mezun olduktan sonra; Çocuklar için Felsefe (P4C), Akıl ve Zeka Oyunları Eğitmeni, İçerik Editörlüğü alanlarında sertifikalar aldım. Kendimi şöyle tanımlıyorum: Araştırıyor, Okuyor, İzliyor, Düşünüyor ve Yazıyor.

2 thoughts on “Şükran Moral: Artı On Sekiz

  • Fırat Ağırkaya

    Yazıyı okumaya başlarken “ah be! Ne güzel olur şuralarda bir yerlerde Marina Abromoviç’i ansak.” dememe fırsat vermeden, anlı canlı benzetmeyle yerine konulmuş.
    Sonrasında tiyatroya laf sokmakta lazım burada derken, ne göreyim, boş geçilmemiş. (Tiyatro düşkünü bana da bu tarz düşünceler yakışır ayrıca!)
    Cinsellik konusu maalesef en çok kadının üstüne yük olmuş durumda. Ama yine de biz erkeklerde nasibimizi hayli alıyoruz. Bir çok yazar bu konuya çokça değinmiştir. Belki bir gün üstüne düşünür, yazarsın (yazarım?). Aklımda kalanlardan biri Chuck Palahniuk’un sünnet edilmeye sebebin insanların cinselliğini kontrol altına alarak onları yönetme ile ilgili düşünce/kanıtlarıydı.
    Güzel yere parmak basmışsın, teşekkürler.

    Yanıtla
    • Ahsen Kurtuluş

      Yorumun için teşekkürler Fırat, beğenmene sevindim 🙂 Bahsettiğin konu üzerine ayrıca konuşuruz 🌸

      Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir