Üç Gine: Gölgede Kalmış Feminist Bir Okuma
Üç Gine kitabını kenara alacak olursak Woolf’un kurgu romanları haricinde en bilinen eseri kuşkusuz “Kendine Ait Bir Oda”. Bizim bugün bahsedeceğimiz eser Kendine Ait Bir Oda’nın gölgesinde kalmış da diyebiliriz. Ancak kadının toplumdaki yeri, eğitim ve meslek hayatı gibi konuları daha derinlemesine ele almakta. Aynı zamanda derdini de daha cesurca ortaya koyabilmekte. Ufak da olsa girişini yaptığımız ve bugün konuşacağımız yazımızın esas kızı “Üç Gine”.
Yazımız boyunca yararlanacağımız eserin baskısı İletişim Yayınlarına ait ve çevirmeni İlknur Güzel. Üç Gine asla alayım, hemen bir oturuşta okuyayım kitabı değil. Bunu en baştan belirtmekte fayda var. Kitap toplam 203 sayfadan oluşuyor. Woolf bu 203 sayfanın her satırında sizden aynı oranda dikkat ve özen bekliyor.
Woolf kitabı ilk yazdığında, türünü ‘’roman-deneme’’ olarak planlar. Savaş ve kadın konularını bu iki türün birleşimiyle anlatmak ister. Ancak bu konuda tereddüt yaşadıktan sonra kurgu olmayan kısmını tamamen çıkarıp ‘’Üç Gine’’ adıyla yayımlar. Kurgu kısmı ise Woolf’un en önemli romanlarından biri olan “Yıllar”. Yıllar yayımlandığı dönemde büyük bir ilgiyle karşılanır. Hatta 2. Dünya savaşındaki askerlerin okuyabilmeleri için kitabın cep boyları bile yayınlanır.
Üç Gine kitabına dönecek olursak, hakkında olumlu yorumlar kadar olumsuz eleştiriler de mevcut. Tüm bu eleştirilere yazımızın sonunda detayları ile değineceğiz. Ancak önce esas kızımızı daha derinlemesine konuşmakta fayda var.
Üç Gine’nin Derdi Ne?
Kitabın ortaya çıkış sebebi Virginia Woolf’a gönderilen bir mektup. Ancak öyle alelade bir mektup da değil. 2. Dünya Savaşının emarelerinin görülmeye başlandığı dönemde, barış yanlısı bir dernek üyesi beyefendinin yolladığı bir mektup bu. Mektubu yazan kişi Woolf’a savaşın önlenmesi konusunda fikirlerini beyan eder. Aynı zamanda kendisinin de derneklerine üye olmasını, manifestolarını imzalamasını ve bağışta bulunmasını rica eder. Son olarak da Woolf’a ‘’Sizce savaşı nasıl önleyebiliriz?’’ sorusunu yöneltir.
Siyasi konularda pasifist olan Woolf ilk anda mektubu yanıtlamakta zorluk çeker. Ancak aradan geçen 3 yılın ardından bir cevap yazmaya karar verir. Böylece üç adet makale kaleme alır. Woolf biraz alaycı bir giriş yapar. Mektubu yazan beyefendi gibi okumuş akıllı bir erkeğin, bir kadına fikir danışmasının şaşırtıcı bir olay olduğunu ve bu yüzden mektubun cevapsız kalmaması gerektiğini belirtir.
Woolf yanıtını savaşı sonlandırabilecek 3 farklı konuda 3 öneri üzerine temellendirir. Bunlardan ilki birinci bölümü kapsayan “eğitim” konusudur. Woolf, yenilenecek bir eğitim sistemiyle barış yanlısı nesiller yetiştirmeyi önerir. Ancak bu eğitim sistemi o dönemlerdeki gibi erkek egemen olmayacaktır.
Dönemin İngiltere’sinde aileler yüzyıllar öncesinden beri Arthur Eğitim Fonuna para yatırır. Bu paralar sayesinde de çocuklarına en iyi eğitim olanaklarını sunmuştur. Ancak ailelerin ayırdıkları bu kaynaktan sadece evin oğlanları yararlanabilmektedir. Woolf bu durumun da altını çizerek böyle bir fondan yararlanıp, en iyi okullarda okumuş ‘’eğitimli bir beyefendinin’’ bir kadına savaş konusunda akıl danışırken ne kadar isabetli öneriler alabileceğini sorgular.
‘’Sonuçta, aynı şeylere baksak da, onları farklı şekillerde görüyoruz.’’
Kadın Erkek Doğası
Woolf aynı zamanda erkeklerin doğası gereği ‘’vatanseverlik’’ kisvesi altında savaş meyilli olmalarından da bahseder. Ancak bir kadın için ‘’vatanseverlik’’ kelimesi çok farklı anlamlar taşır. İngiltere’yi seven, özgürlüğü için savunan erkek ile özgürlüğü doğduğu andan itibaren kendi ülkesince kısıtlanan kadın için vatanı savunmak aynı derecede ivedi midir?
Sonuç olarak toplumun liderleri doğası gereği savaşa meyilli erklerden oluşurken, eğitim alamayan, konu hakkında sözü ve detaylı bilgisi olmayan kadın savaş konusunda ne kadar aktif bir değişim yaratabilir?
Bu yüzden bu bölümün sonunda Woolf vereceği “Üç Gine” den ilkini, eğitimli adamın kızlarının devam ettiği bir koleje bağışlamaya karar verir. Bağış yaptığı bu kolejden temennisi, eski moda eğitim sistemini bir kenara bırakarak; daha cesur, daha deneysel ve maceracı olmaları, barış yanlısı nesiller yetiştirmeleridir.
Bu sayede daha fazla kız çocuğu eğitim alacaktır. Maddi özgürlüğünü kazanan kadın savaş konusunda özgür iradesiyle karar verebilecektir. Bağımsızlığını kazanamayan, kendi görüşlerini savunamayan kadınlar babalarının, erkek kardeşlerinin ve eşlerinin kararlarının altına bilinçsizce imza atmaktan başka çareye sahip değildir.
‘’Kısacası, evlilik düşüncesi, ne söylediğini, ne düşündüğünü ve ne yaptığını etkiliyordu. Başka türlü nasıl olabilirdi ki? Bu kızlar için mevcut tek meslek evlilikti.”
Bir Küçük (?) Zincirlerini Kırma Meselesi
Woolf’un savaşı önlemek için eğitimden sonra değindiği diğer bir konu, kadınların ekonomik bağımsızlıkları. Daha önceden söylediğimiz gibi Woolf bu konuya Kendine Ait Bir Oda kitabında oldukça detaylı bir şekilde değinmekte. Aslında kadının günlük hayattaki görünmezliği, en çok da bu sebepten. Kadının tek mesleği evlilik. Toplumun kadına biçtiği rol eş ve annelik ile sınırlı.
İşte bu önemli konu, Woolf’un savaşı önleme kapsamındaki ikinci önerisini oluşturur. Ne kadar çok kadın bir erkekten bağımsız gelire sahip olabilirse o denli özgür olacaktır. Ancak burada önemli bir detay söz konusu. Woolf mektubu boyunca çeşitli biyografilerden yararlanır. Bu bilgilere göre kadınlar için yıllık 250 pound yüksek bir başarı örneği olarak görünür. Fakat başarılı bir erkek yıllık 42.000 pound gelir elde edebilir. Bu aradaki uçurum kadının çalışma hayatına dahil olsa bile sorunlarının bitmediğinin kanıtıdır.
Bu yüzden de Woolf “Üç Gine” den ikincisini eğitimli adamların kızlarının iş sahibi olmasına yardımcı olan bir derneğe vereceğini belirtir. Böylece kadınlar önemli mevkilerde iş sahibi olabilecektir. Mektubu gönderen beyefendinin savaşı önleme konusundaki yardım çağrısına da özgür ve ön yargısız bir şekilde yardımcı olabileceklerdir.
Canavar İngiltere mi Almanya mı?
Woolf kitabın bu bölümünde önemli başka bir konuya da dikkat çeker. İngiltere, Nazi Almanyası’nı özgürlükleri kısıtlamaya çalışan bir diktatör, canavar olarak tanımlar. Ancak arka planda kendi sınırları içerisinde yaşayan kadınların özgürlüklerini kısıtlayarak büyük bir ironi oluşturur. Woolf kendini medeni bir Avrupa ülkesi olarak tanımlayan İngiltere’nin, aslında Almanya’dan çok da farklı olmadığını işaret eder.
Bu noktada İngiltere gazetelerinde savaş döneminde kadınların evde oturmalarını salık veren, devletin ve iş sahiplerinin öncelikli olarak erkeklere iş vermesi gerektiğini belirten yazıları örnek gösterir. Alman diktatör ise o sırada kendi ülkesinde ‘’Doğa erkeğe ailesinin ve ülkesinin himayesini emanet etmekle iyi yapmıştır. Kadının dünyası, ailesi, eşi, çocukları ve evidir.’’ cümlelerini kurmaktadır. Konuşan ağızlar başka da olsa canavarın özü iki ülkede de aynıdır.
Bu sebeple canavarı ilk olarak kendi ülkesinde yok etmek ister Woolf. Kadının iş hayatında daha aktif olması gerektiğini savunur. Sonuçta kadın geçimini sağlayarak, babasına veya eşine bağlı olmayacaktır. İş hayatında önemli pozisyonlarda, önemli kararların alımında rol alabilecek ve canavara karşı mücadele edebilecektir.
Woolf bağış yapacağı bu dernekler aracılığıyla meslek sahibi olan kadınların, meslek sahibi olmaya çalışan her kişiye kadın, erkek ayrım yapmaksızın yardımcı olmasını bekler. Ayrıca kadınların erkeklerin izlediği yoldan değil, kendine ait bir yol çizerek onların varamadığı bir yere varabileceğini söyler. Eğitimli adamların yarattığı dünya insanlığı savaşa ve ölüme sürüklemiştir. Profesyonel kadın ise erkeklerden farklı bir yol izleyerek ‘’yeni ve daha iyi bir dünya yaratabilir.’’. Bu sebeple çalışan kadın düşüncelerini para uğruna satmamalıdır da. Kendi doğrusunda ilerleyerek özgün olmalıdır.
”Bir Kadın Olarak Benim Ülkem Tüm Dünyadır”
Üçüncü bölüm diğer iki bölüme oranla daha yüksek perdeden eleştiri içeriyor diyebiliriz. Bu bölüm, mektubu yazan beyefendinin ‘’kültürü ve entelektüel özgürlüğü savunmak için’’ dernek manifestosunu imzalama ve derneğe üye olma taleplerine verilen yanıtları içerir.
Woolf eğitimli adamların kızlarının, eğitimli adamlara, Arthur Eğitim Fonu ile en başından beri yardımda bulunduğunu hatırlatır. Kadınlar kendi eğitimleri için gerekli olan tüm parayı ailelerinin kararı doğrultusunda erkek kardeşlerinin eğitimi uğruna feda etmiştir. Ancak gelinen durum bunca zamandır toplanan paranın boşa harcandığını göstermektedir.
’bir ofis kiralayıp, bir sekreter tutup, bir komite seçerek fon toplamaya başlamadan önce bu okulların ve üniversitelerinden başarısız olduğunu düşünmemiz gerekmez mi?’. (Siz de bu mektubu yazan beyefendinin yerinde olmak istemezdiniz eminim)
Woolf tüm bu eleştirilerine rağmen son ginesini bu beyefendiye verir. Ancak manifestoyu ve dernek üyeliğini reddeder. Kadınların ayrı bir topluluk olarak kendi yollarında ilerlemesi gerektiğini hatırlatır. Bu öneri de savaşı önlemek konusunda Woolf’un 3. ve son önerisidir.
Belki yan yana yürüyen iki topluluk olabilirler ancak kadınlar artık erkek önderliğinde yürümeyeceklerdir. Kadın doğası gereği farklıdır, bu yüzden yardımı da farklı olmalıdır. Kadınlar dışlanmıştır. Bu sebeple var olan düzenin eleştirilmesi gereken yanlarını görebilmektedirler. Tam anlamıyla dâhil olamadıkları eğitim sistemini eleştirerek, değiştirerek yeni medeni bir toplumun kurulmasını sağlayabilirler. İkinci sınıf bir konuma yerleştirildikleri dini eleştirerek, değiştirerek erk egemen ruhban sınıfının eşitlikçi olmasını sağlayabilirler.
Ancak erkekler ataerkil düzende ancak savaş gibi bir durumda baskı hissetmekte, yaşamları tehdit altında kalmaktadır. Onun haricinde gündelik yaşamın erkeklere verdiği olanaklar onlar için yeterli ve doyurucudur. Bu yüzden değişime gerek yoktur.
Üç Gine Eleştirileri
Yazı boyunca Woolf’un kullanmış olduğu ‘‘eğitimli adamın kızları’’ ibaresine sadık kalmamız dikkatinizi çekmiş olabilir. Bunun sebebi terimin, kitaba yöneltilen olumsuz eleştirilerin en büyük kısmını oluşturması. Woolf Üç Gine kitabı ile kapsayıcı olmamakla eleştirildi. Eleştirmenlere göre kitabın bahsettiği konular yalnızca orta-üst sınıf ailelerin kızlarını ilgilendirmekte. Kadınların genel problemleri ise tabii ki bunlarla sınırlı değil.
İşte bu dönemin geneline ait dar feminist bakış açısı 2. Dalga feminizmin de doğuş sebebi. Birinci dalga feminizm, kadınların oy hakkını elde etmesini hedeflemekle yetindi. Ancak 2. Dalga feminizm kapsayıcılığı merkezine aldı.
Bu noktada kendisini geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz “Feminizm Herkes İçindir” kitabının yazarı Bell Hooks 2. Dalganın önemli isimlerinden. Kendisi yaşamı boyunca feminizmin beyaz, orta sınıf, eğitimli kadınların hareketi olmadığını; sınıf ayrımcılığı, ırkçılık, milliyetçilik, militarizm, homofobi ve transfobi ile mücadele edilmediği müddetçe kadınlar arasında gerçek bir dayanışmayı sağlamanın mümkün olamayacağını savundu.
Kitap ayrıca Üç Gine ismi ile de oldukça olumsuz yorum aldı. Gine madeni paranın olmadığı bir dönemde yalnızca toplumun üst sınıfınca belirli işler için kullanılabilmekte. Aslında bir sosyal sınıf göstergesi. Woolf bu gineleri bağışlayarak toplumun üst sınıfının üst sınıfı ilgilendiren sorunlarına çözüm talep eder görünmekte.
Kitabın diline değinecek olursak, oldukça kinayeli ve saldırgan bir dil kullanılmış diyebiliriz. Woolf ayrıca kitap boyu sık sık cümleleri arasına dipnotlar ekler. Bu dipnotlar neredeyse ayrı bir metin olabilecek kadar uzun ve yoğun. Bu sebeple bir dipnotu okuduktan sonra yazıya geri dönüldüğünde, okur kaldığı noktadaki konudan uzaklaşmış olabiliyor.
Son Söz
Woolf, “Üç Gine” ile savaşın; erkeklerin şiddet, rekabet ve tahakküm normlarının bir ürünü olduğunu savunur. Bu normlar ise erkeklerin yaşamına eğitim ve meslekler aracılığıyla yerleştirilmiştir. Kadın ise bu yapılardan en başından beri dışlanması sebebiyle kendine farklı değerler geliştirebilmiştir.
Woolf, kadınların toplum üzerinde bir etkiye sahip olabilmesi için, kamusal alanda yer alınması gerektiğini belirtir. Ancak kadının kendine özgü farklılığını koruması, değişmesi gereken toplumsal tutumları benimsememesi gerektiğinin de altını çizer. Çünkü değişim ancak bu şart korunabilirse gerçekleşebilir.
Üç Gine, Woolf’un feminizmini ve pasifizmini anlamak için güzel bir kaynak. Bu sebeple bile ilgiyi ve okunmayı hak ettiğini düşünüyorum. Kendine Ait Bir Oda’yı okuduysanız onu temel alarak, Üç Gine ile bir adım ötesine geçebilirsiniz. Hele ki günümüz dünyasında bile ataerkil toplum yapılarının nasıl bir militarizme yol açtığı hepimiz için aşikarken, Woolf’un bu düzene dur diyebilecek önerileri bizler için bir yol haritası olabilir.