Film Önerisi: The Broken Circle Breakdown
Film önerisi köşemiz 2012 Belçika yapımı The Broken Circle Breakdown ile devam ediyor. Filmin yönetmeni Felix Van Groeningen. Yapım, Johan Heldenbergh ve Mieke Dobbels’ın bir tiyatro oyunundan uyarlama.
Oscar’a aday olan filmin başrollerinde yer alan Belçikalı aktris ve şarkıcı Veerle Baetens Elise’e hayat veriyor. Yönetmen ve tiyatrocu Johan Heldenbergh ise Didier’i canlandırıyor. İkilinin gerçekten ortaya çok iyi bir iş çıkardıklarını söylemeliyim. Oyunculuklar, film önerisi olarak The Broken Circle Breakdown‘ı sunmak istememin nedenlerinden bir tanesi.
İkincisi ve belki de benim için en önemlisi filmi izlerken seyirciye konser tadında müzik ziyafeti çektiren sahneler. Gitar, mandolin ve keman gibi aletlerin armonisinden oluşan bluegrass türünden hoşlanıyorsanız, bu sahneleri tekrar tekrar izlemeniz çok olası.
Ben filmi her izlediğimde müziklere kendimi kaptırıp sahneleri geri alıyorum. Zaten Veerle Baetens’ın dokunaklı sesinin ve eşsiz yorumlarının insanı büyülememe ihtimali yok sanırım.
Gelelim, film önerisi olarak filmi ele almak istememin son nedenine. Elbette, filmin konusu.
The Broken Circle Breakdown Ne Anlatıyor?
Didier bluegrass müzik yapan bir grubun üyesi. Elise ise bir dövme sanatçısı. İlerleyen süreçte Elise’in de bu gruba katılmasıyla işler daha da eğlenceli bir hal almaya başlıyor. İkilinin nasıl tanıştıklarını ise filmin sonlarına doğru öğreniyoruz. Bu noktada, film geçmiş ve şimdiki zaman arasında geçişlerle ilerliyor.
Daha önce film önerisi köşesinde ele aldığım Mon Roi gibi The Broken Circle Breakdown da çiftin ilişkilerinin evrimine odaklanıyor özetle. Fakat burada ilişkinin evriminde önemli bir husus var ki, o da çiftin kızları Maybelle’nin kansere yakalanması.
Belki bu durum ister istemez bir klişe izlenimi verebilir. Fakat bu noktada film Bush döneminde kök hücre araştırmalarının engellenmesinin bir eleştirisini yapıyor. Bu eleştiri din ve bilim çatışması üzerinden ilerliyor. Fakat bu konu çok da derinlikli bir tarzda ele alınmıyor. Böyle olsa da konunun filmin içine güzel bir şekilde yedirildiğini söyleyebilirim.
Her şeyden önemlisi ise başta belirttiğim gibi; gerek oyunculuklar, gerek müzik boyutu ve gerekse de çiftin gıpta edilmeye değer ilişkilerinin sunumuyla film önerilmeye ve izlenmeye kesinlikle değer yapımlar arasında.
“Biliyordum.
Aslında hep biliyordum.
Gerçek olamayacak kadar güzel olduğunu.
Uzun süremeyeceğini.
Hayatın böyle olmadığını, cömert davranmadığını.
Birini sevmemelisin, birine bağlanmamalısın hayat seni kıskanır.
Elinden her şeyini alır ve yüzüne güler. Sana ihanet eder.“
Yazıyı filmde beni en etkileyen sahnelerden biriyle ve aynı zamanda favori parçam olan şarkıyla sonlandırmak istiyorum: