Kişisel Gelişim İçin 5 Kitap Önerisi
“Kişisel Gelişim” ifadesi bugün kullanıldığı anlamda insan yaşamına 19. yüzyılda nüfuz ediyor. Bu anlamda ortaya konan ilk eser, Samuel Smiles’ın kaleme aldığı, Self-Help (Kendine Yardım) olarak kayıtlarda yer alıyor. Ancak belirtmek gerekir ki, esas itibariyle kişisel gelişim yazınlarının çıkış tarihi kadim felsefe geleneklerine kadar götürülebilmekte. 19. yüzyılı referans aldığımızda, görüyoruz ki Smiles’tan sonra ortaya konan pek çok eserle kişisel gelişim kitaplarının başarısı kanıtlanıyor. Bu türden yazınlar okurlar tarafından büyük bir ilgiyle karşılanıyor. Hal böyle olunca, kişisel gelişimin 21. yüzyılda artık yeni bir endüstri alanına dönüşmesi kaçınılmaz oluyor.
Yeni bir pazar yaratan kişisel gelişim alanı birçok tartışmayı beraberinde getiriyor. Kişisel Gelişim adı altında ortaya konan ürünleri gözlemleyen araştırmacılar fikir ayrılığı yaşıyor. Kimileri bu ürünlerin işe yaramaz olduğunu söylemekle beraber, hatta toplumsal açıdan bu ürünleri zararlı görmekte. Hemen belirtelim ki, bu konuda araştırmacılar arasında henüz herhangi bir uzlaşma söz konusu değil.
Bu tartışmalar yazımızın kapsamına dâhil olmadığını, birkaç noktaya dikkat çekmek için böyle bir giriş yaptığımı belirtmek isterim. Gördüğünüz gibi, yazımızda kullandığım başlık: “Kişisel Gelişim İçin 5 Kitap Önerisi”. Bu başlıkla ben, önerdiğim kitapların okurlara yeni perspektifler kazandırabileceğine ve ufuk açıcı olabileceklerine işaret ediyorum. Yani, sizlere “hayatınız tamamıyla dönüşecek”, “bütün dertlerinizden kurtulacaksınız”, “hayatınız şahane olacak” türünden bir vaatte bulunmuyorum.
Ayrıca, listede yer alan kitapların birçoğu “Kişisel Gelişim” kategorisinde yer almamakta. Ki kitapları bu başlık ile kategorize etmenin pek de doğru olmadığı kanaatindeyim. Çünkü böyle olduğunda, bu türden bir kategorinin içinde yer almayan kitapların kişisel gelişimimize hiçbir katkıda bulunmadığını kabullenmiş oluruz, diye düşünüyorum. Bu da oldukça ironik. Okuduğumuz her kitap, türü fark etmeksizin bizler isteyelim ya da istemeyelim, fark edelim ya da etmeyelim kişiliğimiz üzerinde dönüştürücü bir etkiye sahip. Sanırım kimse bu gerçeği reddetmeyecektir. Bu noktayı da açıklığa kavuşturduktan sonra, artık listemizi detaylıca ele almaya geçiş yapabiliriz.
Wayne W. Dyer- Kendin Olmak
Kişisel gelişim için derlediğim listenin başında, Dyer’ın Türkçeye Kendin Olmak İpler Kimin Elinde (Pulling Your Own Strings) şeklinde çevrilen kitabına yer verdim. Onun ilk sırada yer almasının özel bir nedeni yok, öncelikle bunu belirtmek isterim.
Kitaba geçmeden Dyer’ın kim olduğuna kısaca bir göz atalım. Wayne W. Dyer ABD’li bir yazar ve aynı zamanda motivasyon konuşmacısı olarak da tanınıyor. Onun kariyerine göz attığımızda ilk olarak, bir süreliğine ABD donanmasında görev aldığını görüyoruz. Dyer, donanmadaki görevinin ardından, New York’ta bulunan St. Johns Üniversitesi’nde uzun yıllar psikolojik danışma profesörü olarak görev alıyor. Zaten kendisi Wayne State Üniversitesi danışmanlık derecesine sahip. Kendisinin Danışman Eğitiminde Grup Danışmanlığı Liderlik Eğitimi adlı bir tez çalışması da var. Akademik kariyerinin ardından, hitabetinin güçlü olduğunu sezen adam ABD’de motivasyon konuşmaları için bir turneye çıkıyor.
Aynı süreç içinde, birçok yazı kaleme alıyor ve yazıları çeşitli dergilerde yayınlıyor. Yayınlanan ilk kitabı ise “çok satanlar” arasında yer alan Your Erroneous Zones (Hatalı Bölgeleriniz). Bu yazıda önerdiğim Kendin Olmak ise yazarın ikinci kitabı.
Kendin Olmak’ı Dyer’ın kendi ifadeleriyle şöyle özetleyebilirim:
Bu kitap yaşamı gönlünce sürdürmekle ilgilidir. Başkalarının kontrolünde bıkmış ve bundan kurtulmayı hayatta her şeyden çok isteyenler içindir. Ruhunda kanatların varsa ve bu gezegende kısıtlanmadan yaşamak istiyorsan özellikle senin içindir. Birçokları, yaşamının kontrolünü ellerinde tutmak yerine kurulu bir düzenin parçası olmaktan hoşlanır. İplerinin başkaları tarafından çekiştirilmesine itirazın yoksa, bu kitap senin için değildir. Değişimi ve değişimi nasıl sağlayacağını anlatır. Tartışmaya açık ve çok tartışılabilir fikirler ileri sürer.
Anlaşıldığı gibi, Dyer ve kitabı oldukça iddialı. Aslında onun kitabını günümüzün sömürü düzenin bir eleştirisi olarak da yorumlamak mümkün. Kitabın giriş bölümünde yer verilen “Sömürüye Direnme Felsefesi” başlığı bu çıkarımımı destekleyici nitelikte.
Yaşamın her alanına sızan sömürü olgusu, galiba en çok da kişiler arası ilişkilerde kendini gösteriyor. Yani; işçi-işveren, hoca-öğrenci, devlet-yurttaş gibi ilişkilerin yanı sıra, Ayşe-Mehmet veya Mehmet-Ali ilişkisinde sıklıkla rastlıyoruz sömürü cinsinden ilişki türlerine. İşte, kitap sömürü ilişkileri ağından nasıl kurtulabileceğimize dair teorik bilgilerin yanında, pratik örnekler de sunuyor okura. Bununla beraber, “normal” görülen çeşitli davranışlarının temelde sömürü unsuru taşıdığını tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.
Dürüst olmalıyım ki, ben bu pratiklerden uygulanabilir olduğunu düşündüklerimi hayatımda uyguladım. İşe yaradığını da gördüm. Ancak yazarın da belirttiği gibi, kitapta tartışmaya açık birçok husus mevcut. Ayrıca eleştirilecek noktalar öznel olup elbette, herkesin kendi penceresinden farklı düzlemlerde masaya yatırılabilir.
Eğer ki, sömürüye açık bir yapıya sahip olduğunuzu düşünüyor ya da toplumda “normal” addedilen yapıp etmelerin temelde nasıl bir sömürü unsuru içerdiğini merak ediyorsanız Kendin Olmak’ı okuyabilirsiniz.
Erich Fromm- Sahip Olmak ya da Olmamak
Kişisel gelişim kitapları için ikinci sırada yer alan önerim, herkesin en azından ismini duymuş olduğunu düşündüğüm Alman psikanalist Erich Fromm’un Sahip Olmak ya da Olmamak’ı.
Erich Fromm, psikanalist olmaktan çok daha fazlası aslında. Söz konusu kimliğinin yanı sıra, kendisi 20. yüzyılın önemli sosyologları ve filozofları arasında yer almakta. Bu açıdan, onun çalışmalarının çok yönlü olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Başka bir deyişle, eserleri sosyoloji, felsefe ve psikoloji disiplinlerinin bir nevi sentezi.
Sahip Olmak ya da Olmamak da Fromm’un muhteşem sentezleme işleminin bir ürünü olarak gösterilebilir. Peki, neden Sahip Olmak ya da Olmamak? Çünkü Fromm, bu eserinde günümüzde insanlığa sirayet eden “sahip olma” olgusunu masaya yatırıyor. Bu olgunun sosyolojik, felsefi ve psikolojik köklerine gidiyor. Bu olgudan hareketle, bireylerin ve toplumların hasta olduğuna işaret ediyor. Bu hastalık, endüstri çağının insan üzerinde bırakmış olduğu “her istediğine ulaşma, sahip oldukça mutlu olma” yanılgısından kaynaklanıyor.
İşte, Sahip Olmak ya da Olmamak bu meseleye bir çözüm olarak “olma”yı ön plana alıyor. Fromm, “olmak” ve “sahip olmak” kavramlarıyla insan varoluşunun iki temel varoluş biçimine işaret ediyor.
Bu noktada, ben Fromm’un “sahip olmanın, olmanın tek yolu olmadığı” görüşünü oldukça kayda değer buluyorum. Gerçekten de onun belirttiği gibi, “günümüz toplumsal değer yargılarına göre hiçbir şeye sahip olmayan bir kişi, bir hiç” gibi algılanmakta. Bir şeylere ne kadar sahip olursak (ev, araba vs.) sanki var oluşumuzu o denli ortaya koyuyoruz. Böylelikle sahip olduklarımız bizi biz yapan özümüzmüş gibi algılanıyor. Bir kişiyle tanıştığımızda; işi, evi, arabası olup olmadığını merak etmemiz de bu çarpık bakıştan kaynaklanıyor olsa gerek.
Tüketim çılgınlığının doruklarını ulaştığı bu çağda; durmak bilmeyen sahip olma arzumuzun köklerine inmek ve sahip olmanın biz biz yapan tek seçenek olmadığını görmek için Sahip Olmak ya da Olmamak doğru adres! Ayrıca kişisel gelişiminiz için bu kitabın doğru bir seçim olacağını düşünüyorum.
David Burns- İyi Hissetmek
Dr. David Burns, hâlihazırda Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde fahri profesörlük yapmakta. Burns’ün uzmanlık alanı Psikiyatri ve Davranış Bilimi. Kendisini tüm dünyada tanınır kılan kitabı, İyi Hissetme: Yeni Duygudurum Tedavisi (Feeling Goog: The New Mood Therapy).
Anlaşıldığı gibi, İyi Hissetme bizzat işin uzmanı tarafından kaleme alınan bilişsel davranışçı tedavi için elkitabı niteliğinde. Kitap ilk kez 1980’de yayınlanıyor. Burns kitabın bilişsel tedavinin faydalarını ortaya koymasının yanı sıra, bir “kendine yardım” kitabı olduğunun altını çiziyor. Bu iddiasını, kitabını okuyan kişiler üzerinde yapılan bilimsel araştırmalardan yola çıkarak temellendiriyor.
Kitabın çıkış noktası ise bilişsel tedavinin altında yatan bir ilkeye dayandırıyor. Bu ilke: “Duygular, olaylardan ziyade ne şekilde düşündüğümüzle ilgilidir. Düşüncelerimiz duygularımızı belirler.” Buradan hareketle, Burns kitap boyunca, pratik yaşamda karşılaştığımız sorunlarla nasıl baş edebileceğimize dair reçete veriyor. Gündelik hayattan ve vakalardan örnekler sunuyor. Aynı zamanda, kitabın içinde okurların kendilerine uygulayabilecekleri testler ve çalışma tabloları da mevcut.
Hemen belirtmek isterim ki, bu kitabı okumak için depresyonda olmanız şart değil. Zaman zaman herkesin kendisini yetersiz hissettiği anlar olur. Böyle anlarda kendimize şefkat göstermek yerine, içimizdeki yargıcın acımasız eleştirilerine kulak veririz genellikle. (Meksikalı yazar Miguel Ruiz Dört Anlaşma adlı eserinde içimizdeki yargıç meselesini oldukça detaylı ele alıyor.)
Bu noktada, İyi Hissetme’nin, içimizdeki yargıca “dur” diyebilmenin pratik yolları noktasında rehber işlevi taşıdığını söyleyebilirim. Ayrıca, duygudurum bozukluğu yaşayan okurlara oldukça faydalı olabileceğini söylememe hiç gerek yok. Kitap zaten bu anlamda kendini kanıtlamış bir yapıt olarak literatürde yer alıyor. İyi Hissetme, kişisel gelişim için doğru adres!
Clarissa P. Êstes- Kurtlarla Koşan Kadınlar
Sanıyorum ki, Clarissa’nın Kurtlarla Koşan Kadınlar’ını duymayan veya okumayan kalmamıştır. Özellikle de kadın okurseverler tarafından. Ancak bu başlık altında kendisine başlık açmış olmasaydım, ona haksızlık etmiş olurdum. Bu nedenle listede kendisine yer verdim. Kişisel gelişim kitaplardan söz edip K.K.K’dan bahsetmemek olmazdı!
Jungian analist olmasının yanı sıra, şair ve yazar olan Êstes çok satanlar listesine giren bu eseri 1992 yılında yayınladı. Bugün yeni baskıları da gelmeye devam ediyor. Kitap, başarılı analistin hastalarıyla yaptığı çalışmalarda başvurduğu masallar dizisinden oluşuyor. Bu masalların onun ailesinden ve seyahatlerinde tanıştığı diğer insanlardan duymuş olduğu anlatılar aslında. Yaşam döngüleri ve şifa biçimleri hakkında rehber niteliği taşıdığını düşündüğü bu masalları Êstes K.K.K’de okurlarıyla buluşturuyor. Ardından masallara dair kapsayıcı analizlerini tüm detaylarıyla paylaşıyor.
Bugün uygulamada olan kadın çemberlerine ilham veren Clarissa’nın çıkış noktası ise şöyle özetlenebilir: “İçgüdüsel doğa toplum tarafından yok edilmekte, bu nedenle içimizdeki doğal ritimleri tekrar geri kazanmamız gerekiyor.” Kendisi bu durumu “Günümüz kadını, bulanık bir etkinlikler yumağına dönüşmüş durumda. Herkes için her şey olmaya koşullandırılmıştır. Eski bilgeliğin modası, uzun süre önce geçmiştir.” diyerek dile getiriyor. Bu açıdan, K.K.K’nın özellikle kadınlar nezdinde bir manifesto niteliği taşıdığını söylemek mümkün.
Ancak bu söylenenlerden hareketle, kitabın yalnızca “kadınlara uygun olduğu” türünden çarpık bir yargıya kapılmanızı istemem. K.K.K’ı okumuş biri olarak bu yapıtın cinsiyeti olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca Êstes kitabında bu konuya kendisi de sık sık işaret ediyor. Onun, “içgüdüsel doğanın tehdit altında olduğu” sorununu, Vahşi Kadın arketipinden hareketle çözümlemek istemesi dünyanın ataerkil sisteme göre işlediği göz önüne alındığında, gayet anlaşılır. Kendisinin belirttiği gibi, gerçekte yetenekli kadınların üzerine çok az şey karalanmıştır tarih boyunca. Söz konusu kadının zayıflıkları olduğunda ise tam tersiyle karşılaşıyoruz.
Nitekim Kurtlarla Koşan Kadınlar, içimizde her daim taşıdığımız vahşi doğanın yitirilişi, uyanışı, sönmesi ve tekrardan canlandırılması süreçlerine etkileyici bir biçimde parmak basıyor. Bunun yanı sıra, kitabın erkek okurlar tarafından okunmasının “kadın ve erkeklerin dayanışma içinde yaşayacakları bir dünya ideali” yolunda oldukça faydalı olacağını düşünüyorum.
Tabii, kitap burada dile getirdiklerimden çok daha fazlası. Bu nedenle, K.K.K için ayrıca başlı başına uzun bir inceleme yapmak gerektiğini de ayrıca belirtmek isterim.
Joseph Chilton Pearce- Sihirli Çocuk
Listemizin sonunda, J.C. Pearce’ın “klasik çoksatanlar” arasına giren Sihirli Çocuk’a (Magical Child) yer veriyoruz.
Pearce, 1926 doğumlu, ABD kökenli akdemiysen ve yazar. Uzmanlık alanı beşeri bilimler. O, uzun yıllar boyunca çocuk gelişimi, maneviyat, zihin gelişimi gibi alanlarda akademik ve özgün yazınlar ortaya koymuştur.
Yazılarında “Yaratıcı Yeterlilik” adını verdiği bir kavramla meşhurdur aynı zamanda. Bu kavramla, Pearce aktif ve yaratıcı oyun sürecinin çocuk gelişimi üzerindeki etkisine dikkatleri çekiyor. Aynı zamanda kavramla ilişkisinde, yazılarında çocuk ve ebeveyn arasındaki bağın, anne karnından tutun da doğum ve emzirme süreciyle çok yakın bir ilişkisi bulunduğuna işaret ediyor. İşte, Sihirli Çocuk’ta Pearce aslında tüm bu fikirlerini ayrıntılarıyla kaleme almakta. Bunu yaparken de mevcut eğitim sistemlerinin ve tıp sistemlerinin de sıkı bir eleştiriye tutmakta.
Peki, kitaba adını veren “Sihirli Çocuk” ifadesi neye işaret ediyor? Potansiyellerini tam anlamıyla ortaya çıkarmış olan bir dâhiye, diyebiliriz. Kendisi ise “kısaca tanımlamak gerekirse” diyor kitabın girişinde ve devam ediyor, “sihirli düşünce, düşünce ile gerçeklik arasında bir bağ olduğu ve düşüncenin gerçek dünyaya karışarak onu etkileyebileceği inancına dayanır.”
Bu fikir, kitabın mistik bir havasının olduğuna dair sizleri düşündürebilir. Aslında kitabın bilimsel temellerinin yanı sıra, böyle bir havasının olduğunu da inkâr edemem. Ancak kitapta yer alan ve yazarın deneyimlediğini iddia ettiği örnekler oldukça düşündürücü.
Özetle; Pearce mevcut doğum uygulamalarının ve çocuk eğitiminin eleştirisini yapıyor Sihirli Çocuk’ta. Sihirli çocuk ve sihirli düşünce kavramlarına da açıklık getiriyor aynı zamanda. Ona göre çocukların tek bir kaygısı var, o da bu gezegen hakkında her şeyi öğrenmek. Çocuk için bu gezegen tamamen bir oyun alanı. Çocuğa yapılan en büyük kötülük onun oyun alanını elinden almak ve yaratıcı potansiyellerine ket vurmak. O, bu fikirlerini Jean Piaget’in öğretisiyle harmanlıyor. Nitekim yetişkinlerde de gömülü halde bulunan yaratıcı zekânın, nasıl eski haline getirebileceğine dair mesajlar veriyor. Pearce’a göre oyun oynamak için hiçbir zaman geç kalmış değiliz!
Kaynaklar
Clarissa P. Êstes, Kurtlarla Koşan Kadınlar, çev. Hakan Atalay, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2020.
David Burns, İyi Hissetmek, çev.Esra Tuncer, Özlem Mescitoğlu, İrem Atak, Gönül Acar, İstanbul: Psikonet Yayınları, 2020.
Eric Fromm, Sahip Olmak ya da Olmamak, çev. Aydın Arıtan, Ankara, Say Yayınları.
Joseph Chilton Pearce, Sihirli Çocuk, çev. Yiğit Ataman, Ankara: Görünmez Adam Yayıncılık,2020.
Wayne W. Dyer, Kendin Olmak, çev. Ufuk Önen, İstanbul: Kuraldışı Yayınları, 2019.
Kişisel gelişim deyince aklıma gelen Engin Geçtan ve ya Doğan Cüceloğlu kitapları iken aslında bizi dönüştüren, bize dokunan güzel kitaplar da kişisel gelişim malzemesi olabilirmiş. Bu yazı bana bunu düşündürdü. Yuval Noah’ın Homo Sapiens’i bile -büyük tabloyu bize göstermedeki başarısı -ile bunu yapabiliyorken yukarıda kitaplar neler neler sunmaz. Özellikle Sihirli Çocuk kitabını en kısa zamanda edinmeye karar verdim. Teşekkürler.