Kristal Kızlar: Dostluk ve Aşkın Hikâyesi
Kristal Kızlar hakkındaki incelememiz sizlerle.
Kristal Kızlar (Las niñas de cristal) İspanyol yapımı bir Netflix filmi. Yapımın ilk gösterimi 25 Mart 2022’de oldu. Kristal Kızlar‘ın yönetmeni İspanyol yönetmen Jota Linares. Başrollerde ise María Pedraza ve Paula Losada yer alıyor. Film müziklerinin bestecisi Ivan Plomares.
Kristal Kızlar, özetle Giselle Balesi’ne başrol olarak seçilen bir dansçının yaşadıklarını konu alıyor. Bu nedenle, incelemeye geçmeden önce, kısaca Giselle Balesi’nden bahsedelim:
Giselle, Kont Albrecht aşık olan bir köylü kızı. Kontun başkasıyla nişanlandığını öğrendiğinde deliriyor ve ölüyor. Öldüğünde ise onu orman ruhları Wililer karşılıyor. Bu ruhlar evlenmeden ölen kadınların ruhları. Giselle çok fazla kostüm değiştirilmesi ve zorluğuyla balenin Hamlet’i olarak bilinir. Öyküsü Fransız yazar ve şair Théophile Gautier’e ait. Librettosu ise Jules-Henri Vernoy de Saint-Georges kaleminden çıkmış. Koreografisini Jean Coralli ve Jules Perrot hazırlamış.
Bir İntihar, Bir Sıçrayış
Film kısa bir dans performansıyla başlıyor. Ardından dansçının intihar ettiğini görüyoruz. Bu intiharı bireysel değil de toplumsal olarak incelemek mümkün. İntihar ettiğini gördüğümüz dansçı Maria, yani Giselle Balesi’nin baş dansçısı. Film ilerledikçe anlıyoruz ki, Maria’nın intiharı Fransız sosyolog Durkheim’ın intihar kuramı içerisinde egoistic intihar türünün bir örneği.
Egoistic intihar, bireyin toplumla bütünleşemediğinde ortaya çıkan intihar türü. Maria ailesiyle sorunlar yaşamış, kendini suçlamış, Giselle rolünü kaybetmekten korkmuş, adeta Giselle’ye dönüşmüş. Tüm bunlar onu çevresinden uzaklaştırmış, yalnızlaşmış ve sonucunda intihar etmiş.
Film, Maria’nın ölümünde sonra Giselle rolünün Irene’ye verilmesi üzerinden ilerliyor. Maria’nın en iyi arkadaşı Ruth (Olivia Baglivi) bu durumu hazmedemiyor Irene rolü almasıyla tahmin edebileceğimiz gibi kıskanılıyor. Irene kıskançlıklar karşısında paranoyaklaşıyor mu yoksa düşündüklerinde haklı mı seyirciye bırakılmış.
İlerleyen sahnelerde Irene topluluğa yeni katılan Aurora ile sıkı bir dostluk kuruyor. İki genç kadının kurduğu bağ danslarını etkiliyor. Ayrıca Aurora’nın film boyunca karakter gelişimine tanık oluyoruz. Şöyle ki: İlk olarak Aurora’yı sessiz ve çekingen olarak tanıyoruz. Irene ile dostluğu geliştikçe daha neşeli bir Aurora izliyoruz. Filmin sonunda ise Aurora her şeyi göze almış cesur bir kadına dönüşüyor.
Filmde dikkat çeken ayrıntılardan bir diğeri ise kızların aileleri. Irene’nin ailesi kızların seçtiği kariyeri önemseyen hatta bir açıdan onaylamayan bir aileyken, Aurora’nın annesi eski bir balerin ve Aurora’nın kariyeri için takıntı sayılabilecek kadar titiz davrandığını izliyoruz. Irene’nin babası birçok ebeveyn gibi kızının iyi gelirli, emekliliği olan bir işte çalışmasını istiyor. Ancak aileleri nasıl olursa olsun Irene de Aurora da büyük bir yalnızlık içinde. Bu iki balerin kendilerine gizli bir hayal dünyası yaratıyor. Aurora bir anda Irene’nin ilham perisi ve sığındığı liman oluyor.
Kristal Duygular
Filmin ilerleyen sahnelerinde yaşanan bir olay üzerine de bazı çıkarımlar yapmak mümkün. Şöyle ki: Irene ve Aurora modern dans gösterisi için bilet satan Jon (Fernando Delgado-Hierro) ile tanışıyor. Jon ve Aurora arasında yakınlaşma oluyor. Onun Jon ile yaşadığı ilişki günümüz ilişkilerinin adeta harika bir temsili; hızlı ve güvensiz bir ilişki. Biliyoruz ki, bu yüzyıl her şeyi hızla tüketip bir yenisine geçmeyi uygun görüyor. Jon bu iddiaları haksız çıkarmıyor da. Irene ile konuşmasında Jon, bu ilişkinin bir günlük bir şey olduğunu açıkça söylüyor ve asla sorumluluk kabul etmiyor.
Aurora’nın başına gelenlerden sonra Irene ve Aurora arasındaki çekim dostluk sınırlarından aşk sınırlarına ulaşıyor. Birçok kişinin sözüne karşılık birlikte olmak istemeleri onları zorlu bir yola sokuyor. Açıkçası, Irene’nin Aurora’ya ilgisi daha uzun işlenebilirdi görüşündeyim. Çünkü filmin sürprizli finalinde yaşananlarının o noktaya kadar gelişi yeterince tatmin edici değil.
Bir başka detay ise: Irene’nin kendi ailesinden göremediği ilgiyi Aurora’nın annesinde bulması. Aurora’nın annesi Pilar (Marta Hazas) baleye çok bağlı ve Aurora’nın da Irene gibi başrol olmasını istiyor. Pilar, dansçıları konu alan birçok filmde görmeye alışkın olduğumuz anne tipi. Zorunlu olarak baleyi bırakmış ama ondan asla kopamamış. Bu konuda İrene ile kendini özdeşleştirdiğini söylemek mümkün. Bu nedenle de kendi tecrübeleriyle Irene’yı rahatlatıyor.
Görmemiz Gerekeler
Filmde iki tür dans performansı görüyoruz; ilki klasik bale, ikincisi ise modern dans. Modern dans performansının icra edildiği yer ve klasik balenin sahnesi bizler için sanattaki hiyerarşik yapılanmayı somutlaştırıyor. Klasik bale, belli bir kesime hitap eden yüksek kültür ürünü. Katı kuralları vardır, mükemmel olmak zorundadır, yıllar içinde oluşturulan bir geleneği temsil eder.
Modern dans ise sahne istemeyen, daha esnek ve halka hitap eder. Bale gibi sabit alt metinleri yoktur. Film profesyonel dansçı olan iki karakterin modern dans karşısındaki şaşkınlığını ince bir detay olarak bizlere sunuyor. Burada klasik bale adeta Irene ve Aurora’yı temsil ediyor. Klasik baleyi icra eden iki sanatçıdan çok, her şeyiyle klasik baleye dönüşmüş iki kadın görüyoruz. Çünkü onlar disiplinli zorlu bir hayatın sonunda mükemmelliğe ulaşmaya çalışıyorlar.
Ayrıca, konusu dans ve dansçılar olan birçok filmde eksik olan oyuncuların gerçek dansçılar gibi dans edememesi sorunu kesinlikle bu filmde yok. Dans sahneleri büyük bir özenle hazırlanmış. Oyuncuların gerçekten Giselle’i sahneye koyacak gibi çalıştıkları her ayrıntıda izleyiciye hissettiriliyor. Dans performansları sırasında seçilen kostümlerin de çok etkileyici olduğu su götürmez bir gerçek.
Söylemeden geçmemeliyim ki, oyuncu seçimleri muazzam. Irene’nin saf güzelliği, Aurora’nın çok zayıf ve dikkat çekmeyen biri olması, Ruth’un akıllardaki balerin görüntüsüyle birebir örtüşüyor olması ve tabi ki dans öğretmenin gerçekten daha önce balerin olduğuna herkesi inandırabilecek duruşu.
Mekan: Karanlık Tarafa Doğru
Yapım, Madrid’de geçiyor. Kullanılan mekânlar konuyla tam anlamıyla uyum içerisinde. İlk görüşümüzde Irene’nin odası aydınlık, rahat bir genç odasıyken daha sonra dağınık ve rahatsız bir görüntüde. Aurora’nın odası ise karanlık, kalabalık ve kasvetli. Bu noktada, seçilen evlerin iki balerinin ailesini yansıttığını söylemek mümkün. Irene’nin ailesi filmin başlarında çok rahat ve Irene’nin evi aydınlık. Aurora’nın annesi kontrolü elden bırakmayan ve Auroraa’yı sıkan bir kadın bunlarla paralel olarak Aurora’nın evi de sıkışık ve bunaltıcı.
Bale okulu ise önce aydınlık görünürken zaman ilerledikçe provalarla karanlıklaşıyor. Irene zorlandıkça karanlığı daha da baskın görüyoruz. Yönetmen prova sahnelerini daha aydınlık çekebilecekken böyle bir yöntem seçmiş olması ve Irene’nin duygularıyla paralelliğini koruması güzel bir ayrıntı.
Filmde dansçıların çok büyük fedakârlıklar yaptıklarına şahit oluyoruz. Dans ederken yaralanmalarına rağmen devam etmeleri, bunları normal karşılamaları ulaşmak istediğimiz hedefe giderken fedakârlık göstermemiz gerektiğini izleyicilere tekrar hatırlatıyor. Ancak her şeyin sınırları olduğunu unutmamalıyız.
Irene’nin dans provalarında zorlandığı anlarda Aurora ile paylaştıkları dünyayı düşünüp mükemmel işler çıkarması ise bizlerin modern dünya şartlarında verimliliğimizin nasıl düştüğünün bir göstergesi. Irene’nin hayal ettiği dünyaya dönüp orada mükemmelleşmesi izleyenler için ilham kaynağı olacağını düşünüyorum.
Bir başka detay: Irene’yi film boyunca sadece bir kez yemek yerken görüyoruz. Bize gösterilenlerden anlıyoruz ki, Irene birçok dansçı ve mankenin mücadele ettiği bulimia nevroza ile karşı karşıya olabilir. Irene dans öğretmenin kuruduğu baskı yüzünden bedenine takıntılı hale gelmiş durumda.
Son Sözler
Kristal Kızlar bize tutkuyu somut bir biçimde gösteriyor. Hayallerin gerçeğe dönüştürürken karışılacağımız zorlukların bizleri nasıl değiştirdiğine tanık oluyoruz. Her zaman, yaptığımız işte mükemmel mi olmalıyız?
Tam da bu soruyu sorduruyor Kristal Kızlar bize. Aurora’nın dansının güzelliği mükemmel olmasından ya da mükemmel olmaya çalışmasından gelmiyor. Aurora kendini sakinleştirebilen, düş gücü yüksek genç bir kadın. Bu özellikler onu yaptığı işte çok iyi yapıyor.
Irene çalışkan, disiplinli bir dansçı ama kendisiyle savaş halinde. Bu savaştan kurtulamadığı zamanlarda asla yeterince iyi dans edemiyor. Savaşı kazanması ya da kaybetmesi değil burada önemli olan, o savaştan kurtulabilmesi. Irene bu savaştan Aurora ile birlikte kurtulabiliyor.
Bir şeyi başarmak için öncelikle onu başardığımızı hayal etmemiz öğütlenir. Kristal Kızlar da bize bir şeyi başardığımızı hayal etmektense, o şeyi başarmak için kendimize bir dünya kurmamızı ve sakinleşmeyi öğrenmemizi öğütlemekte. “Ancak güvende olduğumuzda potansiyelimiz ortaya çıkar” da verilmek istenen mesajlardan bir tanesi.
Yapım, “zirve tek kişiliktir” klişesini yıkıp atıyor. Filmde Giselle Balesi’nin zirvesinin Irene ve Aurora’nın paylaştığını açıkça görebiliyoruz. Gençlere sosyal hayatların izole olmalarını aşılıyoruz. Başarının her şeyden değerli olduğunu öğretiyoruz. Dans öğretmeni Irene’ye, “dansçıların sahnede dostu olmaz,” diyor. Irene söylenenleri dinleyerek kendisini izole etseydi asla rolün altından kalkamazdı. Kristal Kızlar‘ın mesajlarından biri ilişkilerimizin bizleri ne denli rahatlatabileceği. İnsanın sosyal bir canlı olduğunu tekrar tekrar hatırlıyoruz.
Irene, annesine Giselle’in hikâyesini anlattığında nazikçe toplumun en büyük sorunlarından birine dokunmuş oluyor. Irene’nin annesi bir kadının erkeğin aşkından delirip ölecek kadar güçsüz gösterilmesini uygunsuz buluyor. Kadınlar böylesine güçsüz varlıklar değildir!
Film şu sözlerle son buluyor:
İfade ettiği anlamı bulabilsem dans etmenin anlamı kalmazdı.
Dans performansları, dansçıların yaşamları, fedakârlıkları ilginizi çekiyorsa bu film sizler için bulunmaz bir nimet. Eğer Black Swan (Darren Aronofsky) filmini ve Fi (Mert Baykal) dizisini sevdiyseniz, Kristal Kızlar tam size göre.
Not: Irene’nin film içerisinde dinlediği şarkılar sırasıyla şöyle:
Jake Shillingford & Nick Evans – Get Good
Levi Stark – We’re Not Ordinary